Gassalin Ölümü
Ölüm gerçeğini düşünmek istemeyenler, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya üzerinde tepinenlerce, afişleri ile can sıkıcı, iç karartıcı bulundu Gassal dizisi. Dizi birçok açıdan tahlile tabi tutulabilir tabi ki ama herkeste ortak bir iz bıraktı kanaatindeyim; “Ölüm gerçeği”… “Dünyanın yalanları, uçakları ve bombaları arasında solup giden ömrümüzü” tefekkür etme imkânı sundu belki de. Nitekim “Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça anın.” hadisini unutmuştuk çoktandır. Dünyevileşme çepeçevre kuşatmıştı dört bir yanımızı. Şairin “Ve gözüm eşyamda değil, yoruldum maddemden” dediği yerden uzaktaydık. Ölüm bize çok uzakta zannınca yaşayıp gidiyorduk. Birer birey olarak koca bir palyatif topluma dönüşmüştük usulca. Acı duyan yanlarımızı görmemek adına atmadığımız takla kalmamıştı. “Acı duymak ruhun fiyakasıdır” cümlesini görmemek için gözlerimizi çeviriyorduk öteye beriye. Haz ve hız tüm benliğimizi kaplamıştı. Sevdiklerimizi bir metre karelik kara toprağın bağrına teslim etmelerimiz de bizi kendimize getirmeye yetmiyordu kim bilir.
Gassal bizi omuzlarımızdan tuttu ve silkeledi. Bizi derin uykumuzdan uyandırdı. Ölümün soğuk yüzü ile yüzleştirdi bizi. Herkes payına düşeni alıp usulca sorguladı (mı) hayatını. Rampa aşağı freni boşalmış bir kamyon edası ile yıka yıka ilerlediğimiz hayat yolunda sağlam bir kayaya toslattı bizi. Ferdi Tayfur’un şarkıları dolanırken dillerde günler sonra sanatçının ölümü ile bir kez daha toplum olarak yüzleştik ölümle.
Ne tevâfuk ama.
Kendi adıma tevâfuklar zinciri kopmamıştı henüz. Ne oldu ise hep üst üste oldu. Gassal dizisini henüz bitirmiştim ki diziden müzikler dinlerken Annem aradı, ağlayarak Dayımın vefat etmiş olduğu haberini vermek için. Hemen ömrünü tükettiği, hatıralar biriktirdiği evine gittim. Dayıma son görevimizi yapmak adına usul usul toplanmıştı akrabalar. Herkeste telâş hâli. Kimisi mezar kazdıracak kişi ile irtibata geçiyor. Kimi cenaze hizmetlerini arıyor. Kimisi oradan oraya koşturuyor. Kimisi dayımın başında usulca göz yaşlarını siliyor.
Hastanede yıkanması için araç geldi ve gasilhâneye gittik. Gassal izlerken gassal oluvermiştik birden; kurgu ile gerçek birbirine girmişti şimdi. Hayret ediyor, Allah Allah deyip duruyordum içimden. Gassal arkadaşlar bir şeyler soruyor, kafamı toparlayıp düzgün cevaplar veremiyordum. Kendi kendime bir muhasebe ile geçti o kısacık zaman. Rüya ile gerçeklik arasında bir yerlerdeydim. Ölüme dair âyetler ve şiirler dönüp durdu beynimde. Gassal dizisi, dayımın ölümü üstüne yirmili yaşlarda çokça dinlediğim Ferdi Tayfur’un ölümü, öldükten sonra beni kimin yıkayacağına değil de doğrudan ölüm üzerine düşünmeme vesile oldu. Bu vesile ile Ölümsüzlüğü tadamamanın kırgınlığı ile beynimin bir köşesinde duran şu şiir kaldı bir de bana;
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm,
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.”
Mustafa Yakışır