GÖÇTÜ KERVAN KALDIK DAĞLAR BAŞINDA
“Göçtü kervan kalmak yok”
Asım Gültekin
Yıllar önce bir dostuma kardeşinin ismini -çok sık duymadığımdan olsa gerek- neden Şemseddin koyduklarını sormuştum. Şemseddin dünyaya geldiği zaman babasının memuriyeti hasebiyle Bolu’da olduklarını, Bolu’nun Göynük ilçesinde medfûn bulunan Fethin mânevi mimarlarından Akşemseddin hazretlerinden ötürü bu ismi -bir geleneğe yaslanarak- babasının koyduğunu söyledi. Bu okuduğunuz isim koyma hâdisesi sizin için çok bir anlam ya da hiçbir anlam ifade etmemiş olabilir fakat bende uyandırdığı müthiş akis kelimelerle ifade edilebilecek cinsten değil. Yıllar sonra o zamana kadar şâhitlik etmediğim şu sözü işitmiş olmam bende yine aynı etkiyi yaptı; “Şerefü’l mekân bi’l-mekîn.” Bu sözü işitmem beni Şemsettin’e ve ulu bir medeniyetin zerâfetine götürdü. Kuşlarına saraylar yapıldığı, göç sırasında yaralanan leylekleri tedavi için vakıflar kurulduğu, hanların hamamların çil çil serpildiği, köprülerinin sıratı geçebilme endişesi ile inşâ edildiği , ribatlarının düşmana ve nefse geçit vermediği zarif medeniyet. O ulu medeniyetin zarif insanlarının sofrasında oturmayı çok isterdim. Itrî’den salavatı dinlemek, Süleyman Çelebi ile vesîletü’n-necât’ı terennüm eylemek, Mimar Sinan ile Selimiye’yi inşâ etmek isterdim…
Medeniyetimizin o zarif insanlarına tevellüdünüz kaç? diye sorulduğunda şayet kişinin yaşı 63’ü yâni Hazreti Peygamberin dârü’l-bekā’ya irtihalini geçti ise şöyle cevap verirlermiş “Haddi aştık evlat”.
-Düşündüm de “sınır” nedir “had” nedir? “Sınırı aşıyorsun” diyen insanlar ne bilir haddi hududu aşmayı. Haddini hududunu bilmeyi… Âkif dededen mülhem; Gelenin keyfi için geçmişe sövmemek de haddi bilmektendir-
Böylesi bir zarif medeniyete özlem duymamak elde mi? Özlem duyulan o zamanlar geçmişte mi kaldı? Müzeye mi kaldırıldı mekâna sığmayan koca kubbeler? Abdurrahman Cahit Zarifoğlu “ Sevemedik müzeleri” diyerek geçmişi an ve gelecekle perçinleme hedefini göstermekte değil midir? “Gelenek” geçmişin ruhunu geleceğe ve şimdiye eklemlemek değil midir?
Yûnus, geleneğin mimarlarına, o güzel insanlara öykünerek “göçtü kervan kaldık dağlar başında” demiş. Yûnus’un asırlar sonrasında rahle-i tedrislerinde bulunan Âsım abi ise, kervan göçtü ama ona yetişme ümidimizi de diri tutarak “Göçtü kervan kalmak yok!” demiş.
İkisine de rahmet olsun.
Velhâsıl
Mayası temiz olanlara, bize güzel atları ve güzel insanları gösterenlere… Medeniyetini ve kimliğini Akşemseddin ile mayalayanlara selam olsun.
Mustafa Yakışır