Mustafa YakışırTöreli Yazılar

MURÂBIT

Mustafa Yakışır

MURÂBIT

Cenâb-ı Allah iman edenlere hitaben Âl-i İmran sûresinde şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sabredin, kararlılıkta yarışın, düşmana karşı hazırlıklı olun (birbirinize dayanıp bağlanın), Allah’a karşı gelmekten sakının ki takvâ sahibi olabilesiniz (başarıya ulaşabilesiniz).”

               Düşmana karşı hazırlıklı olun kısmı Kur’an’da “râbidû” şeklinde geçmektedir. Müfessirler ribât kavramına sözlük anlamı ile irtibatlı olarak “düşmanın geleceği yeri bekleyip korumak” anlamı vermişlerdir.  Daha sonra sınırlarda nöbet bekleyen kimseler murâbıt ismini almışlardır. Kısacası ribâtta düşmana karşı hazırlık içerisinde olan, oralarda nöbet tutan kimselere bu isim verilmiştir. Ribâtlar zamanla tekke olarak da kullanılmış, dervişler’in mekânları olmakla özdeşleşmiştir. Sadece gönüllülerin olduğu bu ribâtlarda dervişler hem Allah’ı zikretip ibadetlerini yerine getirmişler hem de düşmana karşı hudutlarda nöbet beklemişlerdir. Hak teâlâ yukarıdaki âyetinde beyân ettiği üzere  sabredenlerin,  sınırlarda düşmana karşı nöbet tutanların takva sahibi olacağını bildirmiştir. Şüphesiz takvâ sâhibi olmak her müslümanın öncelikli hedefidir.

               Sınırlarda hem nöbet tutan hem de Allah’ı zikreden mücahit dervişler peygamberimizin de müjdesine şu hadis-i şerifle nail olmuşlardır: “İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz; Allah korkusundan ağlayan göz ve gecesini Allah yolunda nöbet tutarak geçiren göz.”

Ne mutlu! cehennem ateşinin dokunmayacağı bu gözlere.

               Murâbıt kavramı dün olduğu gibi bugün de havsalamıza sığdıramadığımız zulümlerin yaşandığı Filistin topraklarında da karşımıza çıkıyor. Siyonistlerin Mescid-i Aksâ’ya 28 eylül 2000 tarihinde girip bir çok erkeği hapse atmasının ardından mescide gelecek neredeyse erkek kalmamıştı. Filistin’in o mübarek anneleri-kadınları o günden sonra görevi üstlenmişler ve her gün Aksâ’da eşlerinin bıraktıkları yerden nöbete devam etmişlerdi. Kadınlar bu nöbetleri sırasında tefsir ve hadis ders halkaları kurmuşlar ve kendilerine Murâbıtlar ismini vermişlerdir. Buradan esinlenerek Diyarbakır’daki annelerin nöbetlerini murâbıtlık olarak okumamıza ne engel olabilir?

                 Ribât, hudut, sınır ve murâbıtlığı mekanın ve tek bir kişinin ötesine çıkarıp her alana ve her olaya raptetmenin de mümkünlüğü üzerine düşünüyorum. Evinden çocuklarına helal rızık temini için çıkan baba da murabıttır, işçisinin alın teri kurumadan ücretini ödeyen işveren de. Sınıfa mabede girer gibi giren  öğretmen, yazılarını hak ve adaletten yana tutan fikir işçisi yazar, sanatını Allah’ın cemâl sıfatının tezahürü olarak ortaya koyan sanatçı da murâbıttır. Mimar, fıtrata ve doğaya saygı içerisinde çizdiğinde evleri, Esnaf eksik tartmadığında tartıyı murabıttır. Hâkim adaletle hükmettiğinde murabıttır. Doktor mesleğini “Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” âyetinin sırrınca icrâ ettiğinde hastane onun için ribât olacaktır. En çok da cennetin ayakları altına serildiği onlar; annelerimiz. Çocuklarını Hamzalar, Yavuzlar, Fatihler gibi yetiştirdiğinde murâbıt olabilmenin hakkını verecekler.

                                                                                         *

                  Bu yazı sözüm ona kapitalistlerin dünyaya “armağanı” olan “Anneler gününde” kaleme alınmıştır. Filistin’de annesiz bırakılan çocuklar, çocuksuz bırakılan anneler varken bu gün (diğer özel! günler gibi) bendeki anlamsızlığını daha da pekiştirmiş oldu.

                 Hiçbir masumun katledilmediği, anaların çocuksuz; çocukların anasız bırakılmadığı bir dünyaya sahip olmak için tüm annelerin tam da bugün murabıt olmaya niyetlenmeleri gerekirdi. Oysa onlar yeryüzünde çocukların ve annelerin katledildiği haberleri izlerken bir taraftan da kendilerine çocukları ya da eşleri tarafından verilen hediye paketlerini açmak ile meşguldüler.

               Ben yine de dünyanın bir taraflarında gerek Gazzedeki analara gerekse Diyarbakırdaki anaların soylu duruşlarına omuz veren insanların olduğuna olan inancımı koruyorum.

               Dünya tekrardan yaşanabilecek bir hal alacaksa bu anaların- kadınların eli ile olacağına dair güçlü bir inanç taşımaktayım.

Diyarbakır’a, Gazzeye ve tüm vicdan ribâtlarında nöbet tutan murâbıtlara selam olsun…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu