TYB Bolu Şubesi, Bolu-MTO ve MTTB Bolu Şubesi’nin iş birliği ile düzenlenen İslam siyaset düşüncesi okumalarında geçen hafta Müslümanların takvim ve tarihlerinin başlangıcı olarak belirledikleri Hicret’le beraber Medine’nin Müslüman kolektif hafızasının ideal referans noktası haline geldiğinden bahsedilmişti. Müslüman olmanın her şeyden önce siyasal bir mensubiyet olduğu, siyasal mensubiyetin ise her şeyden önce ortak tarihsel hafıza anlamına geldiği vurgulanmıştı. Bu anlamda bilgi ile gücün mutlak birlikteliğini ifade eden Asr-ı Saadet (Medine-i Münevvere ya da Darüs-Sünne ) ile bilgi ile gücün fiili birlikteliğini ifade eden Hulefa-i Raşidin kavramlarının Müslüman kolektif hafızası ve ortak vicdanının referansları olduğu konuşulmuştu. Bu temellendirmelerin hemen ardından Hicret sonrası namaza çağrı için günde beş vakit okunmaya başlayan Ezan-ı Muhammedi üzerinden Müslümanların toplumsallaşma tecrübesine mercek tutulmuştu. Ezan-ı Muhammedi’nin tevhid ve ümmet-i Muhammed’e aidiyete dayalı bir toplumsallaşma tecrübesinin her gün tekrarlanan kurucu çağrısı olduğu dillendirilmişti. Bu hafta ise yine Hicret’in hemen ardından ilan edilen Müslümanlar arası kardeşlik sözleşmesi ve Medine Vesikası metinleri müzakere edilerek Müslümanların ideal sosyo-politik kimliğinin toprak ya da soya değil iradeci bir din kardeşliğine dayandığı, Müslüman din kardeşliğinin en ayrıcalıklı, üstün, özellikli sosyo-politik kimlik olduğu, eşitliğin ancak Müslümanlar arası bir temeli olabileceği savunuldu. Yine Medine Vesikası üzerinden Müslümanların inanç bakımından türdeş olmayan bir toplumsal yapıda nasıl bir devlet-toplum ilişkileri yönetme becerisi göstermiş olduğunun müzakeresi yapıldı.