Sayın Reis’im, biliyorum, işlerinizin çok yoğun olmasından dolayı tüm kurumlardaki işleyişi tamamen kontrol altında tutmanız zordur. Size bu hususta hak da veriyorum. Lakin, ‘Yeni Türkiye Yüzyılı’ gibi bir iddia ile yola çıkmış olmak, siz de takdir edersiniz ki en azından doğrudan bu anlayışa hizmet eden eğitim, kültür ve sanat gibi alanlarda kontrolü oldukça elzem kılar. Yani buralar, birilerinin koltuk ve unvan gibi maddî heva ve heveslerine asla kurban edilmemelidir. Elbette takdir yüce makamınızındır.
Son olarak, AKM’nin tertip ettiği keyfî bir “Türk Mizah Kültürü Sempozyumu”na müşahit olduk. Bu kurumlar kimsenin babasının malı değildir; elbette olamaz da. Lakin alandaki tüm akademisyenleri kucaklamayan, dahası konu hakkında bizim Töreli olarak tesmiye ettiğimiz yeni yaklaşımları da hesaba katmayan her türlü çalışma bize göre zaittir. Bunların bugüne kadar yaptığı çalışmalardan maalesef sizin adeta dilinize pelesenk ettiğiniz tarzda “yerli ve millî” bir yaklaşım vuku bulmamıştır. Zaten bulamaz da… Zira “ağalar beğler, birbirini ağırlar” kabilinden bir sempozyumdan zerre miskal yol alınamayacağını sokaktaki çocuk bile bilir. Sempozyuma katılan emekli hocalarımızın da bu ağırlama düşüncesinden olsa gerek bu sempozyumların hemen hemen tamamında arz-ı endam ettikleri görülmektedir. Elbette bu hocalarımızın baş üzre yeri vardır. Kurumlar, onların tecrübe aktarımı içün ayrı ayrı programlar tertip edebilir; etmelidir de… Fakat alana dair diğer ilim erbabının adeta yok sayılarak habersiz ve ilansız sempozyumlar düzenlenmesi ve dahi kurum içerisinde keyfî olarak tertip edilen kol vb. abuk subuk faaliyetler ile Yeni Türkiye Yüzyılı’nı yakalayabilmemiz asla mümkün değildir. Tüm bunları size hakkı ve hakikatı her zaman kendisine şiar edinen ve sadece Hakk’ın rızası için gayret eden bir akademisyen olarak yazıyorum. Umuyorum ki dikkate alırsınız. Her türlü fitne ve fesattan sadece Allah’a sığınırım. Elbette, “O, her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir.” (Şuara, 220).