
Her Âdem’in İçinde Kâbil de Vardır Hâbil de
Muhammed Onur Yılmaz
İnsan bazen kendi kalbinde yankılanan sese bile yabancı kalır. İçimizde konuşan sesin kime ait olduğunu çoğu zaman geç fark ederiz. O ses bazen öfkeyle titreşir, bazen merhametle kırılır. Çünkü her Âdem’in içinde iki kardeş yaşar: Biri öldürmeyi bilen Kâbil, diğeri ölürken bile incitmeyen Hâbil.
Biz bunu çocukken öğreniriz aslında. Oyuncağını paylaşmak istemeyen çocukla, elindekini uzatan çocuk aynı bedendedir çoğu zaman. Bir gün biri kazanır, ertesi gün diğeri. Ama büyüdükçe bu oyun masumluğunu kaybeder. Artık paylaşılan şey bir oyuncak değildir; makamdır, paradır, güçtür, itibar, hatta bir insanın kaderidir.
Günümüz dünyasında Kâbil çok kalabalık dolaşıyor. Kalabalıklar içinde yalnız bırakılan vicdanlar var. Bir ekranın arkasından rahatça yaralayan sözler, bir imza ile kararan hayatlar, üç cümlelik bir yalanla yıkılan yıllar… Kâbil artık sadece bir kardeşi değil, bazen binlerce kişiyi karşısına alıyor. Linç de kalabalıkla yapılıyor artık, suskunluk da.
Ama yine de…
Bir enkazın başında dizlerinin üstüne çöken adamın ellerinde Hâbil var.
Islak montunu çıkarıp üşüyen bir çocuğun omzuna bırakan kadında Hâbil var.
Sırasını başkasına veren, ekmeğini bölen, susarak kavga etmeyen, gitmeyip yanında kalanlarda Hâbil var.
Kimse alkışlamasa bile.
Felaketler geldi bu topraklara. Yıkılan sadece binalar olmadı; içimizdeki insanlar da açığa çıktı. Kimi kendi canını kurtarırken ardına bakmadı, kimi tanımadığı birinin adını kalbinin en iç yerine yazdı. O gün bir kez daha gördük: İnsanı felaket değiştirmez, felaket insanın içindekini ortaya çıkarır.
Kâbil hep haklı olduğunu düşündü. Bugün de öyle.
“Benim de sinirim vardı.”
“Benim de korkum vardı.”
“Benim de kaybedeceklerim vardı.”
Evet, vardı. Ama Hâbil’in de vardı.
O da korktu, o da ezildi, o da kırıldı…
Sadece öldürmeyi seçmedi.
İnsan bazen en çok kendinden korkmalı. Çünkü içimizdeki Kâbil dışarıdan gelmez; içeride büyür, beslenir, güçlenir. Birkaç kez susarak, birkaç kez görmezden gelerek, birkaç kez “Bana dokunmayan yılan” diyerek… Sonra bir gün konuşur ve biz onun sesine şaşırırız. Oysa o hep oradaydı.
Ve yine de umut hâlâ vardır. Çünkü aynı kalpte Hâbil de yaşar. Her merhamet anı, her vazgeçiş, her affediş, her “Dur.” deyiş Hâbil’in nefesidir. İnsan bazen sadece bir seçimle değişir. Bir adım geriyle, bir sözünü yutarak, bir el uzatarak…
Belki insan olmak tam da budur:
İçindeki Kâbil’le her gün yeniden yüzleşmek…
Ve her seferinde, zor da olsa, Hâbil’i seçmek.
Çünkü her Âdem’in içinde bir Kâbil vardır, evet.
Ama hâlâ…
Her Âdem’in içinde bir Hâbil de vardır.
Ve dünya, hangi kardeşi daha sık seçtiğimizle şekillenir.
Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim sevilelim,
Dünyâ kimseye kalmaz…(Yûnus Emre)
Muhammed Onur Yılmaz


