Siz hiç lafa topuk çaldırdınız mı?
Ben bir kerresinde çaldırdım ve Töreli işadamlarımızdan kıymetli Fikret Ağabeyimden ufacık da bir azar işitdim. Dolayısıyla bugün size sözünü edeceğim töresözü, ilk defa ondan duymuş ve derlemiş oldum.
Lafa topuk çalmak, “konuşan kişinin konuşması arasına girmek” mânâsına geliyormuş. Töresözde laf, bildiğimiz “konuşma” mânasına gelen laf; fakat “topuk çalmak”, tamamen mecazın sınırları dâhilinde eriyip gitmiş. Lakin mecaz da olsa töresözde hakikatın esasını “topuk” teşkil ediyor. Yani hakikat, “laf” ve “topuk” gibi aslında gerçek düzlemde yan yana gelmeyen bu iki kelimeye bir köprü vazifesi görüyor. Bu bağlamda isterseniz “topuk” kelimesinin lisanımızdaki gerçekliğine biraz daha yakından bakalım.
Eski Türkçede “topık < top” şeklinde vücut bulmuş kelime ilkin, “ayağın toparlakça olan arka kısmı” için kullanılmaktadır. İkinci olarak Orhan Veli’nin bir şiirinde “Mantar topuklum, bobstilim, gel” şeklinde geçtiği üzere “ökçe” mânâsına gelir. Kelimenin üçüncü ve son temel mânâsı da “denizin içinde bir tümsek meydana getirecek şekilde yükselen sığlık”tır ki bu mânâ belki de sadece denize aşina olanların bilebileceği bir kullanımı haizdir. Fakat iyice dikkat edilirse aslında kelimenin ikinci temel mânâsıyla birlikte hakikata dönük bir başka gerçeğe doğru çoktan yol almaya başladığı açıkça görülür.
İşte tam da bu anda lisanda karşımıza “topuk çalmak” tabiri çıkar. İlginçtir bu tabirin de aslında töresöze dönüşmüş olmakla beraber, “âvâre dolaşmak” şeklindeki hakîkî mecaz mânâsı yanında, “yürürken ayakların çıkıntılı iç kemiklerini birbirine çarpmak” şeklinde temel bir mânâsı dahi mevcutdur. Yine, “etekleri topuğa kadar uzun olan ve yürürken topuklara çarpan kadın entârisi” için kullanılan “topuk döven” tabiri ile “(su için) ayağı kaplayacak kadar derin olmak” mânâsına gelen “topuğa çıkmak” tabirinde de aslında aynı durum söz konusudur. Elbette tüm bu durumlar, Töreli büyük şair Yunus Emre hazretlerinin şu şekilde dile getirdiği üzere sadece ve sadece O’nun (C.C.) hakikatından, yani daha açık bir ifade ile O’na doğru hakikattan kaynaklanır:
“Aşkına düşen âşıklar içer ağuyu nûş eder
Topuğa çıkmayan sular deniz ile savaş eder”
Dolayısıyla söz konusu durumları, basit bir “temel anlam” ve “mecaz anlam” ayrımı ile lisanın teknik seviyesine indirgemek, Fikret Ağabeyimin tabiriyle “lafa topuk çaldırmak”tır.
Bakınız, aslında “(hayvanı) topukla dürtmek” mânâsına gelen “topuklamak” fiilinde de aynı durum geçerlidir. Şimdi bu hakikat üzere buradan topuklamadan önce tüm bu söylediklerimi sadece hakikat penceresinden bir kez olsun iyice düşünün isterseniz.
Yâ Hak, sen nelere kâdirsin!
Efendim, ey meded!