Bir Halil geçti 15 Temmuz’dan..
Çok gençtim. Toyluğun en kalın puntolu olduğu karakteriydi kanmam. Her geceyi kadir , her geleni hızır, her yüzüme güleni dost bildiğim ve her Allah diyeni Allah dostu sandığım, çokça yanıldığım üniversite yıllarım… Neyseki turnusol kağıdım babam ve sendin.
Yedirmediniz maklubeyi..
Sene 2010, yer Kızılay.
Ankara’da bir ihtiyar kitapevi. Babacan tavrıyla her yolu düşeni bağrına basan İbrahim abiye edebiyat sempatizanı bir grup gençle çorba içmeye gidiyoruz. O günlerde Ankara’da bizim mahallenin gençlerinin tek gündemi var, Mavi Marmara isminde bir gemi. Gemiye binecekler net değil ama adeta büyük bir ayrıcalık olacak ki listeye eklenecekler fısıltıyla konuşuluyor tatlı bir rekabetle her geçen gün taliplisi artıyor geminin. Hakan Albayrak yeni yeni sancaktarı duyurmuş o sert ve muhalif gazeteyi bayilerde yakalamaya çalışıyor son çare ihtiyara geliyoruz. İstanbul’dan misafirlerim var diyor İbrahim abi gençler çorba kalmadı. Gençler gemide de yer kalmadı. Bildiğim ve şuurunda olduğum tek şey geminin rotası diye düşünüyor ve anlam veremiyorum bu forslu yolculuğa.
Gemi nereye gidiyor? Gazze’ye. Ne götürüyor? İnsani yardım. Hmm kulağa çok basit geliyor hâlâ toyluğuma say. Merve misafirlere kahveyi sen yapar mısın diye rica etti ihtiyar, en köpüklüsünden abi hay hay.
Ertesi gün.
Hâli gözümün önünden gitmeyen adamı düşünerek uyanıyorum. Niye Allah’ım bir erkek neden ağlıyor bu kadar. Çocukken istediğim oyuncağa ikinci kez binemediğimde böyle ağlardım ben.
Ah o gemide ben de olsaydım!
Birkaç ay sonra, Bolu.
Yurt dışı yasağı var tabii. İçimizdeki Amerika ve uşakları hiç salar mı dışarı? Geç gelen adalet serbest bıraktı ama rahat bırakmadı. Bolu’ya geldiği bir gün yemek yedikten sonra ayrıldık. Ayşe abla, ben ve o. Meşhur Bolu gözlemesi yedirmek istedim. Öğrenciyim ama ona hesap ödetmek de istemiyorum. Kardeşim sen öğrencisin. Adam akıllı et yiyeceksin diyor. Hesabı lavaboya gitme bahanesiyle el altından ödüyor. Toy bir mahcubiyetle dua ediyorum. Allah cennet sofraları kursun abi!
Ayrıldıktan bir süre sonra haftalarca peşimdeki adamın esrarını korkuyla çözmeye çalışırken aradı beni. Merve sakın arkana bakma! Evet o kahpe sürüsü sırf benimle göründüğün için haftalarca seni takip edecek… Senden korkmakta ne kadar haklılarmış Halil abi! Ebubekir misali..
Bana burs ayarlıyor, incitmeden, sezdirmeden arkamı kolluyor. Ben mezun olana kadar her Bolu’ya yani F tipine ziyaretlerinde mutlaka beni alıyor, yanında kim varsa getir diyerek karnımızı doyuruyor. Kitaplar hediye ediyor ve o hayran olduğum Halil tavrıyla ihtiyaçlarımı görüyor. Merve yalvarırım oku!
Oku ve o güttükleri zavallı öğrencilerden olma. Tuzakları olacak, sağdan yaklaşacak, maklubeye de çağıracaklar. Merve sakın yeme!
Kitap okuma etkinliği diye çağırdıkları evden Halil abinin getirdiği Necip Fazıl’ı elimden almaya çalışıyorlar. Ben yer miyim abi? Yüzlerine pilavlarını çarpar, ayağa kalkar Büyük Doğu’mu da alır çıkar giderim.
‘’Yüzüstü çok süründün
Ayağa kalk Sakarya!’’
Artık beni kimin takip ettiğini yani o büyük resmi görüyorum. Senin sayende abi!
Haziran 2016, Üsküdar.
Ayşe ablayla öncesinde buluşup büyük oğlun Cihat’la sohbet ediyoruz. Babam seni çok seviyor galiba Merve abla, evde senden çok bahsediyor, geleceğini heyecanla haber verdi bize dedi Cihat. Uzun bir süre çözemediğim bir şeyler var sende ama şimdi daha netleşiyor portren. Sen gençlerin abisi, hayırsever bir baba, onca işkence ve çileden sonra hala uslanmıyor, kabına sığmıyorsun. Babalığına, eşliğine de şahit oluyorum yatılı misafiriniz olduğum akşam. Farklı bir huzur var Çengelköy’deki o evde..
Ertesi gün.
Ankara’ya dönüşüm çok ani gelişti. Annem, Merve babanla ilgili bir durum var acil gelmen lazım diye arayınca yüzünde solgun bir ifadeyle, seni ben bırakayım sana anlatacaklarım var diyorsun. Zeynep yeni yeni baba demeyi öğrenmiş, babasının süsü olmuş Zeynep. Bir babanın kızına olan duygularından, korkularından bahsediyorsun. Ondan bahsederken Gözünün içi bir başka gülüyor, Zeynep büyüyor, sen süsleniyorsun abi!
12 Temmuz 2016, Ankara.
Telefona gelen bir mesaj, yazan Halil Kantarcı;
‘’Babanla ilgili paylaşımını gördüm, üzme bizi Merve!
16 Temmuz’da Ankara’da olmayı planlıyorum. Sizi de ziyaret edeceğim.. Her şey insan için Merve, sabır ve tevekkül yakışır sana. Duacınızım. ‘’
15 Temmuz 2016.
Babamın yıllara yayılan hastalık süreci beni çok kaygılandırıyordu. Korkuyordum. Hayatta en güvendiğim, en sevdiğim adamın bir gün öleceğine dair düşüncelerin yorduğu bir gecenin sabahında attığın bir twite takıldı, kaldı gözlerim. Dudaklarında görmeye alışkın olduğumuz sigaran, muzip ama vakur bakışınla, ‘’ Ölürsem beni böyle hatırlayın, üzülmezsiniz. ‘’
İçine mi doğdu abi? O günün gecesinde soysuz bir sürünün ateşinde kalıp onurla şehadete yürüyeceğin… Seni yıllarca hapseden, defalarca zulmeden, peşimize düşen, beni hilelerinden korumaya çalıştığın, herkesi uyardığın, uyandırdığın sinsi kumpasın kurşunlarına hedef olacağın içine mi doğmuştu o sabah? Seni ilk gördüğüm o gün binemediğin için ağladığın gemiye nihayet bindin mi? Ah…
Koşup gittin o kutlu müjdene o gece… Benzin kuyruğuna girenlerden değil ceketini bile almadan koşanlardan mı oldun? Şehitliğe yakışır yaşadın ben şahidim Allah’ım. Ben razıyım Allah’ım. Bir yiğidin kardeşi oldum, şerefyab oldum, daim eyle Allah’ım… Unutursam kalbim kurusun, unutursak kalbimiz kurusun!
Zeynep ümmetin babalarına emanet,
Zalimler için yaşadı cehennem seyret.
Haliller için şimdi ne güzeldir cennet.
‘’ Abi iyi misin çok merak ediyorum seni. ‘’
-Mesaj teslim edilemedi.
Dedikodusunu, yaparken bizler,
O seçkin rütbeyle, gittin ansızın.
Kabrinin gözleri, cenneti izler,
Dâvası olanın, kalbinde sızın.*
Tüm 15 Temmuz şehitlerimizin aziz ruhlarına El Fatiha..
Merve Aktaş
Ne güzel ifade etmişsiniz Merve Hocam 😪 Kaleminize, yüreğinize sağlık. Bu ibretli hatıranızı yazıya döküp, bizlerle paylaştığınız için çok teşekkürler. Rabbim başta Halil Kantarcı olmak üzere tüm İslam şehitlerine rahmet eylesin. Bizlere bu vatanı pâyidar eylesin. Ülkemizi tüm düşmanlardan korusun. -amin- 🤲🏻🤲🏻🤲🏻