Mustafa ArslanoğluTöreli Yazılar

Evham – Vesvese – Stres -4-

-Yâ Sabûr / Sabır-

Evham – Vesvese – Stres -4-

-Yâ Sabûr / Sabır-

Ecdâdımız Osmanlı’nın evham, vesvese ve strese karşı uyguladığı beş temel esâsın dördüncüsü, “Yâ Sabûr” mâneviyat anlayışıdır.

Es-Sabûr; Esmâ-i Hüsnâ içerinde yer alan, “Çok sabırlı” mânâsında Allah’ın 99 isminden biridir.

İnsanların yaşadığı en büyük pişmanlıklardan biri, sabredememenin getirdiği hayal kırıklığıdır.
Acelecilik ve öfke nice ocakları söndürmüş, nice gönülleri târumâr etmiştir.

Acelecilik; öfke gibi çok zaman insanın başını derde sokar. Belâya düşmemenin çâresi sabırdır. Zirâ; sabır Rahmânî rehber, öfke ve acelecilik şeytânî rehberdir

İşte töresözden ibretlik bir hayat dersi!

“Acele işe şeytan karışır.”

Sabır; kendini tutmak, nefsine hâkim olmak, tahammül etmek, olgun davranış sergilemek demektir.

Kötü huylarımızdan kurtulabilmemiz için “sabır” gibi ulvî özelliği kazanmamız ve yaşamamız gerekir.

Sabretmenin elbette bedeli de vardır ve bedel ödeyen mükâfatını da alır.

Töresözlerimiz, sabırla ilgili bize rehber olacak nasihatler sunmaktadır.

“Sabır acı ama, meyvesi tatlıdır.”

Çünkü sabır ibâdettir ve ibâdetlerin mânevî lezzeti, insan rûhunu mest eder.

Sabırla gelen her nimet; emek verilmiş, çilesi çekilmiş, bedeli ödenmiş kazanç olduğu için; sabredenler: “Sabırla koruk helva olur.” ecdât sözünden ibret alır, huzur bulur.

Sabır, îmanın alâmetidir.

Sabır, ahlâk ve edeptir.

Sabır, insanı hüsrandan kurtaran ilâhî müjdedir. (Bkz. Asr Sûresi)

Sabrı öğrenmek nasip işidir,
Sabırlı olan edip kişidir.

Bir konuyu teferruatlı anlayabilmek için ne olduğu kadar, ne olmadığını da bilmek gerekir.
Bir meselenin, bir fikrin “mefhûm-ı muhâlif”ini tetkik etmeyen, merâmını tam anlatamaz, konunun inceliklerini yeterince kavrayamaz.

Sabır ameli, insana Allah’ın hoşnutluğunu kazandırır.

“Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.” (Bakara, 153)

Âyette iman edenlere müjdeler var. Kulun, sabır ve namazla isteyeceği yardımın kabul edileceği, Allah’ın sabredenlerle beraber olacağı taahhüt edilmektedir.

Sabrın önemi tefekkür edilince çok daha iyi anlaşılır.

Sabır, evham kuyusundan tevekkül kanatlarıyla çıkabilmektir.

Şâir Nâbî ne de güzel ifâde etmiş:

Bende yok sabr u sükûn sende vefâdan zerre
İki yokdan ne çıkar fikredelim bir kerre…

Şiirin anlamı; bende sabır ve sükûnet mevcut değil, sende de vefânın zerresi kalmamıştır. İki yoktan ne çıkar düşünmek lâzım. Çünkü, sabır ve vefâsı olmayan insan yok hükmündedir.

Ulvî değerleri olmayan insanın yaşaması beyhûdedir. Güzelliklerden ibret almak gerekir.

Konu güzellikten açılmışken devam etmemek olmaz.

Sabrın özellikleri ve güzellikleri nelerdir?

İnsanın Allah’ın sevdiği amelleri yapmasından daha güzel ne olabilir ki?

“…Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmran, 146).

Allah sabredenleri sevdiğine göre, biz de “Yâ Sabûr” diyerek Yaradanı sevmeliyiz.
Allah sabredenleri sevdiğine göre, biz de sabretmeyi sevmeliyiz.

Bu âyetin yorumu/tefsiri şöyle anlaşılmalıdır: “Allah (güzelce) sabredenleri sever.”.
Çünkü , Allah’ın sevdiği bir ameli, bir ibâdeti, insan severek, özen göstererek yapmalıdır.

Sabır; telâşa, vesveseye, endişe ve aceleciliğe karşı bir kalkan, emniyetli bir rehberdir.

Bilmek lâzım!

Kinini, öfkesini soğutmadan, yüzünün ekşiliğini değiştirmeden gösterilen sabır makbul değildir. Cenâzede yüksek sesle bağırıp ağlamak, üstüne başına zarar vermek, sabrın sınırları dışındaki uygulamalardır. Onun için, Allah Kur’an’da, sabrın güzel bir şekilde yapılmasını buyuruyor. Allah güzelce sabredenleri sever ve onlarla beraber olur. Allah Resûlü, cenâzede veya başa gelen belâlar karşısında gösterilen olumsuzlukları yasakladığı gibi, nimete kavuşunca insanların aşırı bağırması, sevinçten taşkınlık yapmasını da yasaklamıştır.

Oğlu Yusuf’un kanlı gömleğini gören Yakup -as- şöyle der:

“…(artık bana düşen) Güzel bir sabırdır…” (Yusuf, 18).

En hüzünlü zamanda bile sabretmeyi güzel yapmalıyız.

Bilmek lâzım!

Rehberi sabır olan yolda kalmaz.

Nasıl sabredilir?

Mükâfatın veya ölüm dâhil musibetin derecesi ne olursa olsun insan kaderine rızâ göstermelidir. Çünkü kaderin, hayır ve şerrin sâhibi Allah’tır. Sevinçte ve hüzünde aşırıya kaçmamak lâzım.

Hz. Muhammed -sav-; oğlu İbrahim’in henüz on altı aylıkken kucağında vefatı üzerine gözünden yaşlar boşandı. Sahabeden biri; “Yâ Resûlallah! Siz de mi ağlıyorsunuz?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz, “….Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin râzı olacağı sözleri söyleriz…” diye buyurdular. (Buhâri, Cenâiz, 43).

Sabır nedir?

Sabır esâret değil, cesârettir.

Sabır yanlışı değil, inânışı temsil eder.

Sabır, karanlıktan aydınlığa giden yolu gösterir.

Sabır, hüsrandan ümrâna geçmektir.

Sabır, kadere rızâ gösterip kederden kurtulmaktır.

Sabır, çıkmaz sokakta yeni yollar bulmaktır.

Sabır, varlıkta ve yoklukta kulluk yapabilmektir.

Sabır, bahtımıza düşen belâ sayfasını çevirip, evlâ safhasına geçmektir.

Tahammül nedir?

Tahammül her türlü zorluğa, şikâyet etmeden, hayata küsmeden sabredebilmektir.

Eyyüp -as- ağır ve çileli hastalığına rağmen sabretmeyi güzelce yaptı.

Hz. Muhammed -sav- sabretmeyi güzelce yaptı.

Bilmek lâzım, ibret almak lâzım.
Başımıza gelen musibetlere; “Niye ben?” demeden, Kudret sâhibine sığınıp derman aramak lâzım.

Bu âlem de, öte âlem de bu dünyada kazanılır.

Bilmek lâzım!

Mustafa Arslanoğlu

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu