Prof. Dr. Mehmet SümeTöreli Yazılar

Huzur Dersleri

Huzur Dersleri

Osmanlı Devleti’nde Ramazan ayında padişahın huzurunda yapılan tefsir derslerine “Huzur Dersleri / Huzur-ı Hümâyûn Dersleri” adı verilmiştir. Resmi olarak ilki Sultan III. Mustafa döneminde 1759’da başlayan bu dersler 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırışına kadar, 165 yıl devam etmiştir.

Osmanlı padişahları daha devletin kuruluş yıllarından itibaren âlimlere büyük değer vermişler, devletin teşkilatlanmasında onların bilgi ve tecrübelerinden azami ölçüde faydalanmışlardır. Bunun neticesinde padişahın huzurunda âlimlerin katıldığı ilmi toplantılar yapılmıştır. Bu tür toplantıların en yoğun olarak yapıldığı dönem ise Fatih Sultan Mehmed dönemidir. Sultan sık sık âlimleri saraya davet etmiş, tartışmalı konuları gündeme getirerek onların tartışmalarından büyük ölçüde yararlanmıştır. Fatih Sultan Mehmed döneminde tartışmaların saatlerce sürdüğü, sarayda tartışmanın yapıldığı mekânın ışıklarının gün ağarıncaya kadar yandığı zikredilmektedir.

Bu türden ilmi toplantıların Ramazan ayında düzenli olarak yapılan huzur derslerine örnek teşkil ettiği düşünülmektedir. III. Ahmed devrinde sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tanınmış âlimleri Ramazanlarda kendi sarayında toplayarak tefsirler yaptırmıştır. Sultan III. Ahmed 1728’bu derslerden birine katılarak dersi sonuna kadar izlemiştir. Sultan III. Mustafa’nın da şehzadelik döneminde babası III. Ahmed ile birlikte bu derslere katıldığı ve bundan etkilenerek huzur derslerini ihdas ettiği dile getirilmektedir.

Huzur derslerinin başlangıcından sonuna kadar Kadı Beyzâvî’nin “Envârü’t-tenzîl ve Esrâtü’t-te’vîl” adlı tefsiri takrir edilmiştir. Huzur derslerinin ilki fetva emini Ebû Bekir Efendi tarafından yapılmış ve Nisâ 4/135. âyeti, tefsir edilmiştir. Son huzur dersi ise İstanbullu İbrahim Efendi tarafından Halife Abdülmecid’in huzurunda 1923 yılı Ramazan ayının 28. gününde yapılmış ve Nahl 16/26. âyeti tefsir edilmiştir.

Huzur dersleri Topkapı Sarayı’nın Ağa Bahçesi, Sepetçiler Kasrı, Sofa Köşkü ve Divanhane gibi çeşitli mekânlarında yapılmıştır. Huzur derslerinde dersi yapan, takrir eden, anlatan alime “mukarrir” onunla birlikte dersi müzakere eden alimlere ise önceleri “talip” daha sonra ise “muhatab” adı verilmiştir. Şehzâdeler, valide ve hanım sultanlar, dönemin vezirleri, diğer devlet erkânı ve önemli şahıslardan oluşan dinleyici grubuna ise “samiler” adı verilmiştir.

İnsan hayatında iki belde çok önemlidir. Bunlardan biri kişinin doğduğu yer diğeri ise doyduğu yerdir. Huzur dersleri hakkında bilgi edinmek için yaptığım okumalar sırasında doğduğum yer olan Develi/Kayseri ve doyduğum yer olan Bolulu mukarrir ve muhatab âlimlere rastlamış olmam beni ziyadesiyle mutlu etti. Develi ulemasından Ali Rıza Efendi 1904’de muhatab olarak Huzur-ı Hümâyun derslerine katılmıştır. Bolu doğumlu olup medrese eğitimini İstanbul’da tamamlayan bazı âlimler ise gerek mukarrir gerekse muhatab olarak 19. yüzyılın başlarından 20. yüzyıla kadar yüzyıllık bir zaman diliminde huzur derslerinde görev almışlardır. Bolulu Mustafa Efendi, Bolulu İslam Feyzi Efendi ve Bolulu Hacı Hafız Hilmi Efendiler bu hususta akla ilk gelen âlimlerdir.

Huzur dersleri genellikle Ramazan ayının ilk sekiz veya on gününde öğle ve ikindi vakitleri arasında yapılmış ve yaklaşık iki saat sürmüştür. Huzur derslerinde ele alınan konular düzenli ve periyodik olmasa da birer deftere kayıt edilmiştir. Dersler ilim dili olarak kabul edilen Arapça olarak yapılmıştır. Ancak Sultan II. Abdulhamid döneminde 1898 Ramazan’ından itibaren gelen bir emir doğrultusunda, daha çok kimsenin faydalanması için ders tutanakları bazı mukarrirlerce Türkçe birer nüsha şeklinde kitap haline getirilmiştir. Dersler tam bir ilmî serbestiyet içinde sürdürülmüştür. Derslerde okunan her bir ayet mukarrir tarafından tefsir edilmiş bu hususta muhatabların yönelttiği sorular veya yaptığı itirazlara mukarrir tarafından cevap verilmiş böylece ilmi bir ortam oluşturulmuştur. Kimi zaman ise sorduğu sorularla ön plana çıkma gayretinde olan muhatabların tutumları yüzünden ortam gerilmiş neticede muhataplıktan çıkarılan veya hakarete hamiz tutumları nedeniyle sürgüne gönderilen muhatablar olmuştur. Huzur derslerine katılan mukarrir, muhatab ve dinleyiciler şeyhulislâm tarafından belirlenir ve padişah tarafından onaylanırdı. Derslerin sonunda katılımcılara padişah ve valide sultan tarafından nakdî veya aynî olarak hediyeler takdim edilirdi ki bunların başında altın, cübbe ve şal yer almıştır.

19. yüzyıla gelindiğinde derslerin seviyesinde bir düşüş yaşanmış kimi zaman tefsirin yerini gereksiz tartışmaların aldığı görülmüştür. Örneğin II. Mahmud devrinde ele alınan bir ayette, ayetin içeriğine uygun olarak askerin Allah’a bağlılığı, sabır ve disiplini ele alınması gerekirken vav harfinin kullanımına dair tartışma yapılmıştır. Bunun üzerine Sultan Mahmud’un “canının sıkıldığı, böylece dersin tatsız sona erdiği” belirtmektedir. Sultan Mehmed Reşad devrinde Mâbeyin başkâtibliği yapmış olan Halit Ziya (Uşaklıgil) ve Lütfi Simavi hatıratlarında benzer durumlara işaret etmektedirler.

Huzur dersleri, Sultan Abdülaziz devrinde Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda, II. Abdülhamid devrinde ise Yıldız Sarayı’nın Çit Kasrı’nda yapılmıştır. Sultan Mehmed Reşad, Sultan Vahdeddin ve Halife Abdülmecid Efendi zamanında Dolmabahçe Sarayı’nda devam etmiştir. 3 Mart 1924’te hilâfetin kaldırılmasıyla da huzur dersleri son bulmuştur.

Günümüzde 1999’da ölümüne kadar Fas Sultanı II. Hasan’ın sarayında ramazan aylarında, uygulama ve içerik bakımından Osmanlı huzur derslerine benzer dersler yapılmış ve “ed-Dürûsü’l-Ḥaseniyye” adıyla Arapça ve İngilizce olarak yayınlanmıştır.

Huzur dersleri konusunda ilk ve müstakil en önemli çalışma Ebü’l-ulâ Mardin tarafından yapılmıştır. “Huzur Dersleri, I-II-III, İstanbul, 1956-1966” adıyla hazırlanan bu eserin birinci cildi Mardin tarafından yayınlanmıştır. İkinci ve üçüncü cilt ise Mardin’in bıraktığı notlardan yararlanılarak tek kitap olarak önsöz ve ekleriyle birlikte asistanı İsmet Sungurbey tarafından 1966’da yayınlanmıştır.

Huzur dersleri üzerine gerek tarihçiler gerekse ilahiyatçılar tarafından yüksek lisans ve doktora düzeyinde akademik çalışmalar yapılmış ve bunlara ek olarak makaleler yayınlanmıştır. Ancak bizzat bu çalışmaları yapanlar tarafından derslerin içeriğine dair yapılan çalışmaların yetersiz olduğu takrir ve müzakere metinlerinden yararlanarak yapılacak olan yeni çalışmalara ihtiyaç duyulduğu dile getirilmektedir.

Kaynakça

Ata Bahri, “Huzur Dersleri ve Bolulu Ulema”, Bolu Üçtepe, yıl, 7 sayı, 75, 1997, s. 3-4.

İpşirli Mehmet, “Huzur Dersleri”, TDVİA. İstanbul, 1998, c. 18, s. 441-444.

Kara Ömer, “Osmanlı’da Huzur Dersleri Geleneği ve Literatürü” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 9, Sayı 18, 2011, 519-539.

Kara Rıdvan, “Osmanlı’da Huzur Dersleri Kronolojisi”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt/Volume: 26, Sayı/Issue: 49, Yıl/Year: 2024 (Haziran/June), S276-302.

Temizer Aydın, “Osmanlıda Huzur Dersi Örnekleri Tahlil ve Tenkitli Tefsir Metni Neşirleri I”,

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XV, Sayı: 28 (2013/2), s.65-92.

Uzunçarşılı İ. Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, TTK Yayınları, Ankara, 1983.

Özdamarlar Kadir, “Huzur Dersleri ve Develioğlu Ali Rıza Efendi”, Çağdaş Develi Gazetesi 14/05/2019.

Prof. Dr. Mehmet Süme

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu