GÜZELİ KURTARMAK
Bu yazı bir kitap tahlilidir. Byung- Chul Han’ın Güzeli Kurtarmak (İnsan Yayınları, 2022), üzerinden güzelin ne olduğuna ilişkin bir incelemedir.
Bugünlerde sosyal medyada Barbie ve Oppenheimer filmleri çokça zikrediliyor. Ülkelerin bu iki filmden hangisini tercih ettiğine ilişkin anketler de yapılıyor. Neyse ki Türkiye Oppenheimer tercihi yapmış. Bu tercihin ilginç yanı ise Oppenheimer tercih oranının yüzde 52 olması. Bu tercihler sosyal medyanın viral bir semptomu olduğu için çok da bir anlam ifade etmiyor. Meselenin ifadeye gelen tarafı daha çok Barbie Bebek’in sansasyonel bir filmle tekrar bu kadar gündeme getirilmesidir. Bu kuşku vericidir. Kuşku vericidir çünkü bir zamanların Barbie olma hülyası, güzelliğin standardize edildiği günümüzde tam da unutulduğu yerden hortlatılıyor. Dolayısıyla gündemle de uyumlu olması adına güzel kavramını yazmak istedim. Hemen belirtmeliyim ki bu tahlil güzelin anlamıyla ilişkili olacak, kadın üzerinden bir kavram çalışması yapılmayacaktır.
Güzelin ve onun algısı bugün kategorik hale getirilerek, endüstrinin ve kapitalizmin buyruğuna verildi. Kozmetik markalarının enflasyondan hızlı arttığı bu dönemlerde güzellik tüketilebilir bir fenomen haline getirildiğini tahlilin insicamı için devamlı akılda tutmak gerekir. Tüketilebilir kılınması güzeli hem akli hem de ahlaki yanından uzaklaştırdı. Nitekim hepimizin bildiği gibi güzellik fiziksel olduğu kadar ruhsal bir vasıftır. Ancak Narsistik bir kendini tanımlama biçimi olarak güzellik bugün kapitalizmin belirlediği normlarla başkasına atfedilmeyen, bireyin yaratabileceği bir seksepalite halidir. Günümüzde hem erkek hem kadın için güzellik karakteri, seksiliğe boyun eğer. Böylelikle güzelin karakteri ve psikolojik mizacı seksiliğe tabi olur. Çekicilik veya seksilik bir özgürlük mantığı gibi görünür. Tıpkı Barbie ve onun erkek arkadaşı Ken Bebek’te olduğu gibi. Esasında Barbie veya onun erkek arkadaşı Ken Bebek, tüketim ve çekiciliğin birbirini koşullandırdığının en iyi gösterenedir. Tüketim ve güzellik kültürü güzeli artık bir ayartmaya ve eğlenceye tabi kılar. Dolayısıyla Marx’ın kavramıyla güzelin her bir artı değeri ortadan kaldırılır.
Chul Han ise bugün güzelin pürüzsüzle eş anlamlı olduğunu belirtir. Pürüzsüzlük adından da anlaşılabileceği gibi pürtüklere, negatifliklere izin vermez. Bir nesnenin karşıtıyla buluşması bir negatiflik demektir. Negatiflik ben olarak bana hayatını değiştirmelisin çağrısı yapar Chul Han’ın deyişiyle. Pürüzsüz olan da bu durum söz konusu değildir, dolayısıyla hayatı değiştirecek anlam ıskalanır. Barbie ve Ken Bebek’in de oldukça pürüzsüz olduğunun farkındayız. Onlardan mülhem güzellik standartları altında insanlar pürüzsüz olmak için tüketim kültüründe birbirlerini koşullandıracaktır.
Biraz daha açmak gerekirse bugün aleniyet, şeffaflık ve pornografi olabildiğince bizleri kuşatmış durumda. Açıklık ve aleniyet, insan aklının rasyonel tarafıyla birleştiğinde güzeli yüceden ayırır. Böylelikle güzel öznenin iç formuna dönüştürülür. Yüce olan dışarıda bırakılır. Güzel için artık şeffaflık ve aleniyet gerekir. Oysaki güzelin tanımı Platon’dan beri yüceyle alakalıydı. Yüce ve güzel birlikte olduğunda bize bir anlam katar. Sözgelimi beşiğine kurulmuş yüce bir dağa baktığımızda dehşetengiz durumu bize biraz korku verir ama aynı zamanda güzel olana dair bir anlam da sunar. Güzeli gören bir dehşete kapılır, vecde kapılır, esrikleşir. (Bunun en tipik örneği Hz. Musa’nın (Kelimullah) Allah (C.C.) ile görüşmesi ve onu görmek istemesiyle yaşanan olaylar).
Chul Han’a göre güzel güzelliğini setreyler, örter. Kendinden bir pay bırakır. Bu kışkırtıcı değildir ancak güzelin zamanda oyalanması bakımından cazibelidir, zamanda oyalanması ona dayanaklılık verir, karakter kazandırır; dayanıklılık ve sağlamlık ise tüketim için elverişli değildir. Aksine modanın geçiciliği ve süreksizliği ise tüketimi hızlandırır. Günümüzün estetiği bize cazip olanı değil, öznenin kendisini narsisistik bir biçimde beğenmesini onaylar. Güzel tıpkı Allah’ın Hz. Musa’dan kendini saklaması gibi gizlidir, saklı olmak güzellik için asli olandır. Yiğide hakkını vermek ihtiyacıyla Chul Han’la bitirelim: “Çiçeklerin güzelliği, herhangi bir ekonomiden özgürleşmiş bir lüksten kaynaklanır. Özgür zorunlu olmayanın ifadesidir. Nerede kısıtlamalar ve ihtiyaçlar hâkimse orada güzelin kurucu unsuru olan özgür alan yoktur. Güzel lüksün zuhurudur. Güzel salt ihtiyaca dayanan zorunluluk değildir.”