Doç. Dr. Ercan Aktanİletişim ve Medya

Dijital İnsanın Yükselişi ve Bilgi Sorunsalı: İnfobezite Üzerine

İlk insandan itibaren, insanın geçirdiği çeşitli serüvenlerden en sonuncusu olarak dijital insanın yükselişini değerlendirmek anlaşılır bir yaklaşımdır. Dijital olarak varlık sahasında olma temayülünde olan günümüz insanı için, geçmişe kıyasla, bilme ve bilgi kavramlarının taşıdığı, ifade ettiği anlamların izlediği seyir dikkati çeker düzeyde farklılaşmış durumdadır.

Bu bağlamda, bilginin, ne olduğu, nasıl elde edileceği, türleri gibi pek çok konu önceleri klasik dönem filozofları tarafından tartışılmış olmakla birlikte; günümüze kadar pek çok çevre ve düşünür tarafından üzerine kafa yorulan bir durum olagelmiştir. Bilginin kaynağı ve niteliği hakkında yaşanan çeşitli tartışmalar, onun sıradan, alelade, gelişigüzel ve kolay elde edilemeyeceği gerçeğine işaret ediyor gibi durmaktadır. Öte yandan tarih boyunca bilgiye sahip olanların, olmayanlar üzerinde ve tarihin genel seyrinde üstlendikleri rol, bu görüşü doğrular niteliktedir.

Önceki dönemlere göre, günümüzde bilgiye erişim, bilgi üretimi ve bunlara koşut olarak bilginin tüketiminin daha kolay olduğuna dair yapılan tartışmalara kayıtsız kalmak neredeyse imkânsız gibidir. Bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin, bilgi üretimini, dağıtımını, tüketimini kolaylaştırması bakımından oynadığı rol gözler önündedir. Bilhassa sosyal medya araçları, sunulan sanal ortamlar ile kullanıcıların kendi sanal ortamlarını, dijital dünyalarını üretebiliyor olmaları, onların kendi bilgi biçimlerini de üretmeleri anlamını taşıyıp taşımadığını tartışma konusu yapmaktadır.

Diğer taraftan, bilginin ortaya çıkarılması, elde edilmesi, geliştirilmesi ve bu süreçlerin tamamında bireylerin oynadığı rol üzerine söylenenler sonucunda, tartışmanın farklı bakış açısı kazanması ise yaşanan bu sürecin bilgi üretiminden çok, bugüne kadar üretilen bilginin bir çeşit tüketime uğraması yönünde anlayışların oluşmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu tartışmalar ışığında görülebilen şu ki; insan belki de var olduğu günden bugüne kadar hiç yaşamadığı bir bilgi akışı içindedir. Bu durum zaman zaman oburluğa yol açmakta, böylece literatürde “infobezite” olarak tartışılan yeni bir kavramın ortaya çıkmasına da yol açmaktadır.

Bununla birlikte bilginin kaynağı hakkında oldukça eski görüşlerin bulunması, bununla birlikte günümüzde de benzer tartışmaların yaşanması, esas sorunun bilginin önemine değil kökenine ilişkin olduğunu göstermektedir. Bilginin kökenine ilişkin en önemli tartışma “epistemoloji” çerçevesinde yapılmaktadır.

Epistemolojinin kavramsal karşılığı hakkında Bahçivan (2017: 760) “Epistemoloji, hemen hemen tüm bilim alanlarında olduğu gibi kökenini felsefeden alır; bilgi felsefesi anlamına gelir ve felsefenin 4 önemli uğraş alanından bir tanesidir” ifadelerini kullanmaktadır. “Felsefe Terimleri Sözlüğü’nde” Cevizci de (2015: 157) benzer bir anlam yüklemesi yaparak “Epistemoloji: Felsefenin bilgiyi konu alan, bilgiyle meşgul olan temel dalıdır” tanımlamasında bulunmaktadır.

Dolayısıyla geleneksel felsefe ve bilim anlayışına konu olan bilginin imkânı, sınırları, nasıl üretildiği, kaynağının ne olduğu, mutlak bilginin varlığı, doğası ve türleri gibi tartışmalar yerini günümüzde bilginin hızlı biçimde paylaşımı/dağıtımına bırakmıştır. Bu yer değişikliğinde dijital teknolojilerin insanlara sunduğu, medyanın yeni biçimi haline gelen sosyal medyanın ve içerik üreten/dağıtan bireylerin sayısının her geçen “an” artması etkili olmaktadır.

Web 2.0 teknolojisinin 2004 yılında ilk defa kavramsallaştırılmasıyla artık dünya eski iletişim düzenini farklılaştıracak ve yeni, dijital bir iletişim yapısına doğru seyir izleyecektir. Web 2.0 teknolojisinin ürettiği “sosyal medya”nın, her bir kullanıcısını kolayca, masrafsız, zaman kısıtlaması olmaksızın hem bilgi üreten hem de aynı hızla üretilen bilgiyi tüketen bir güce eriştirmesi değişimin en önemli sebepleri arasında gösterilebilir. Dahası dijital medya üretimlerinin genişlemesi, bu aktarım ve hızın gelişmesini güçlendirmektedir.

Bu bakımdan bilginin ne olduğu, yapısı, kaynağı, sınırları vb. konular üzerinde gerçekleşen geleneksel felsefe/bilim tartışmaları geçerliğini yitirmiş görüntüsü vermektedir. Sosyal medya ile anında üretilebilen bilgi, içerik bakımından doyurucu ya da bilimsel açıdan kabul edilebilirliğine bakılmaksızın el değiştirebilmektedir.

Günümüz insanının her yönden mesaj bombardımanına açık hale gelmesi, bilginin çeşitli kaynaklardan, doğrudan elde edilebilmesi, istenen her zaman bilgiye erişilebilmesi gibi durumlar bilgi ile yüklenmiş insan zihinlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu durum altı çizilmeye çalışılan bilgi obezitesini ortaya çıkarmaktadır. Obezite, istenmeyen bir durum olduğuna göre, bilgi anlamında düşünüldüğünde de bireysel hatta toplumsal bazı problemlerin ortaya çıkmasına yol açması muhtemeldir.

Bu durum bireylerin günlük hayatta bazı sorunlarla karşılaşmalarına yol açabilmektedir. “İnfobez” hale gelen bireyin en çok yaşadığı sorunlar olarak kaygı, stres bozukluğu, depresif duygular gibi unsurlar akla gelebilecektir.

Şimşek İşliyen’in (2020: 250) altını çizdiği aşağıdaki satırlar dikkatle okunması, bilgi tüketimi konusunda sahip olunması gereken dikkat seviyesinin yakalanması bakımından önemlidir. Buna göre “her 10 dakikada insanlığın ilk on bin neslinin ürettiği kadar bilginin tüketilmesi söz konusudur. 2019 yılı içinde, her bir dakikada YouTube’a 4.5 milyon yeni videonun yüklendiği; Facebook’ta 1 milyon içerik paylaşıldığı, Twitter’da 87,500 tweet atıldığı ve Instagram’da 347,222 paylaşım yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda bilgi üretimi ve tüketiminin bu denli artmasında sosyal medyanın önemli bir pay sahibi olduğu ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz verilen rakamlar baş döndürücüdür. Sadece bir dakika içinde bu denli yoğun bir bilgi trafiğinin yaşanıyor olması dijital çağ ile birlikte ortaya çıkan ‘infobezite’nin vardığı noktayı açık şekilde göstermektedir”.

Görünen o ki; bilginin günümüzde taşıdığı evrensel anlayışa, bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişme sonrası geldiği iddia edilebilir. Yaşanan gelişme “bilgi toplumu” adı verilen yeni bir sosyolojik toplum tanımlamasına yol açmıştır. Dolayısıyla bilgiye yüklenen anlam farklılaşmış, mahiyeti değişmiş, bilgiyi kullanma biçimlerimiz başkalaşmıştır. Önceleri bilgiye yüklenen “irfan”, günümüzde neredeyse göz ardı edilir hale gelmiştir. Bilgi hakkında yapılan felsefe ve bilim tartışmalarına bakıldığında, ortaya çıkan başkalaşım ne yazık ki bilginin değerine dair yaşanan algının da farklılaştığını, metamorfoz geçirdiğini, görmemize neden olmaktadır.

Bir diğer deyişle geçmişte bilginin üretimi zor olduğundan çeşitli ve yoğun çabalar sonrası elde edilmesi söz konusu olmuştur. Bu durum bilgiyi üreten ve onu kullananların bilgiye gösterdikleri önemin derecesini artırmaktadır. Ancak günümüzde bilginin üretiminden çok hızlıca tüketilmesi durumu söz konusu olduğundan, bilgiye yabancılaşma ortaya çıkmıştır. Bu değişim üzerinde bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve özellikle sosyal medyanın en önemli iletişim aracı haline gelmesi etkili olmuştur.

Gelinen noktada bilgi adı verilen bazı “data”ların bir bilgisayardan diğer bilgisayara, bir akıllı telefondan diğerine aktarılması ve bunun kolayca gerçekleştiriliyor olması, bilgiye yüklenen anlamın nasıl bir değişikliğe uğradığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Öte yandan bireylerin bilgiyi doğrudan ve çok kolayca alabiliyor olması bilginin değeri konusunda da olumsuz bir seyre yol açmıştır.

Bu durum aşırı bilgi yüklemesinden kaynaklanan “infobezite”nin ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Herhangi bir şeye, kaldırabileceğinin fazlasının yüklenmesi neye yol açıyorsa bilginin aşırı yüklenmesinde de benzer olumsuzlukların görülmesi söz konusu olabilmektedir. Bir diğer deyişle, özellikle sosyal medyanın gelişimi ile kendinden söz ettirmeye başlayan infobezite, bireysel ve toplumsal bazı olumsuzluklara yol açması bakımından pek çok çevrenin dikkatini çekmeye başlamıştır. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde yaşanmamış bir bilgi dolaşımının günümüzde saniyeler içinde gerçekleşiyor olması, infobezitenin yakın gelecekte daha fazla tartışılacağını göstermektedir. Bu durum da bilgi kırıntılarını, “hakiki” zannedenlerin sayısında artışa yol açacak gibi durmaktadır. İçinden irfanın alındığı, sığ kırıntıların insanlığa ne katacağı da ayrıca düşünülmesi gerekli bir konudur.

Kaynaklar

Bahçivan, E. (2017). Eğitim Bilimlerinde Epistemoloji Araştırmaları: Düne, Bugüne ve Gelecek Perspektiflere Eleştirel Bakış. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 13(2), 760-772.

Cevizci, A. (2015). Felsefe Sözlüğü (5 b.). İstanbul: Say Yayınları.

Şimşek İşliyen, F. (2020). Dijital Çağda Bilginin Değişen Niteliği ve İnfobezite: Z Kuşağı Üzerine Bir Odak Grup Çalışması. Selçuk İletişim, 13(1), 246-272.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu