DilDoç. Dr. Abdülkadir DağlarTöreli Yazılar

Nefak ~ Nefak ~ Nîfâk Kelimelerine Dâir

-Töreli İştikâk -20-

Nefak ~ Nefak ~ Nîfâk Kelimelerine Dâir

-Töreli İştikâk -20-

Zelzele… Deprem…

İzâ zulzileti’l-arzu zilzâlehâ. (Yeryüzü şiddetli bir depremle sarsıldığında.)” âyetiyle başlar, Zilzâl Sûresi, kıyâmet gününün Kur’ân-ı Kerîm’deki tasvirlerinden birisidir bu… Bu zelzeleyi “zelzele-yi ekber” (en büyük deprem) ifâdesiyle nitelendirmek mümkündür… Ancak, kıyâmet gününden önce, âdetâ o günün bir nümûnesi olarak kimi depremlere şâhid olagelmiştir insanlık ki bunlardan birisini daha dün milletçe yaşadık…

06 Şubat 2023… Pazartesi… Saat 04:17… Kahramanmaraş Depremi…

Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Gaziantep, Osmaniye, Kilis, Adana, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır illerinde binlerce binânın yıkılmasına, binlerce insânın hayâtını kaybetmesine ve de binlerce insânın yaralanmasına yol açan 7.7 büyüklüğünde asrın depremi… Aralarında Elbistan’daki 7.5 büyüklüğünde yıkıcı bir depremin daha bulunduğu ve yüzlerce artçı sarsıntı halkasından teşekkül eden bir deprem zinciri… Bu depremi eskiler herhâlde “zelzele-yi kebîr” (büyük deprem) diye nitelerdi… Allâh tekrârından muhâfaza eylesin…

Bu vesîleye binâen bugünkü yazının iştikâk mevzûu da hayli mânidar bir tevâfukla bu mesele etrâfında şekillenmiş oldu… Mâlûmdur, iştikâk ameliyesine kelimelerin kimi zaman kökünü ve kimi zaman da dallarını anlayıp tanıma gâyesiyle girişilir… Biz de yazıya, n(e)-f(e)-k(a) üçlüsünden müştakk olan şu üç kelimeyi yorumlama çabasıyla başlamayı tercîh ettik:

Nefk, “Ölme, yok olma; öldürme, yok etme” anlamlarındadır…

Nefak, “iki kapılı ev; yer altında gizli geçit; tünel” anlamlarında kullanılır…

Nifâk, “iki yüzlülük; şöyleböylelik; ara bozuculuk, bozgunculuk ve başıbozukluk çıkartmak” anlamlarına gelmektedir… Nifâk, âile fertleri arasında çıkartılan bozgunculuktur; nifâk, cemiyet fertleri arasında başıbozukluk çıkartmaktır…

Nefk, göçük altında kalan mâdenciler ya da depremzedeler için yerin altında bir çıkış yolu, bir geçit, bir nefak bulunamaması sonucunda ortaya çıkan ölümdür… Nefk, âile içinde yâhut cemiyeti oluşturan fertler arasında ortaya çıkan bir nifâkın yol açtığı ölümdür…

Nefak, insânı yer altında kalarak nefka dûçâr olup ölmekten kurtaran geçittir, yoldur… Nefak, depremde yerle bir olan binâların enkâzı altından nefka dûçâr olmadan, ölmeden sağ sâlim çıkabilmeyi sağlayan cân geçidi ya da tünelidir…

Nifâk nasıl “iki yüzlülük” anlamına geliyorsa, nefak da “iki kapılı, iki çıkışlı” demektir… Nefak, nifâktan çıkış yoludur; yânî, âile ve cemiyeti kuşatan nifâk sarmalından çıkışı, kurtuluşu sağlayan muhabbet ve gönül geçididir…

Nifâk, âilenin ve cemiyetin nefkına, yânî ortadan kalkmasına sebebiyet veren iki yüzlü bozgunculuktur… Nifâk, âile ve cemiyeti ayakta tutan doğruluk, iyilik, güzellik, ihlâs ve ihsan hasletlerini nefka dûçâr edip ortadan kaldıran riyâkârlık ve sahtekârlıktır…

Nifâk, âile ve cemiyet içi anlaşmazlık ve huzursuzluk hâllerinde bir nefak, bir çıkış ve kurtuluş yolu bulamama döngüsüdür… Nifâk, fertler arasındaki gönül nefakının önünü kapatan en büyük kaya, en büyük engeldir…

Bu kelimelerle müştakk, yânî kökteş iki kelime daha var; bunlar, nifâk kolundan türemiş ve türevlenmiştir: Münâfaka ve münâfıkMünâfaka, “hemcinsleri ile işbirliği içinde riyâkârca, iki yüzlüce davranmak” anlamındadır… Münâfık ise, münâfaka kelimesinin ism-i fâilidir ve “iki yüzlü, riyâkâr” demektir…

N(e)-f(e)-k(a) üçlüsü bu masdar –ve de mâzî– hâliyle, dilimizde nafaka şeklinde kullanılmaktadır… Nafaka, “hayâtını devâm ettirebilmek için gerekli olan yiyecek, içecek ve giyecek ile bunları temîn etmek için gerekli olan nakit ve para” anlamındadır…

Nafaka kelimesinden türevlenmiş bir kelime var ki aynı zamanda Hakk’ın rızâsı gâyesiyle halkın gönlünü alan bir ibâdetin de adıdır bu: İnfâk

İnfâk, “bir kimseye hayatta kalabilmesi için –ondan bir karşılık beklemeden– yiyecek, içecek ve giyecek vermek ya da bunları temin edecek nakit ve para vermek; bir kimsenin ya da âilenin nafakasını temîn etmek, vermek” anlamına gelmektedir… Münfık ise, “infâk eden kişi”dir…

Nafaka, açlıktan nefka, yânî ölüme dûçâr etmeyecek kadar yiyecek, içecek ile soğuktan dondurmayacak kadar giyecek ihtiyâcıdır… Nafaka, insanların nefkına, yânî ölümüne mâni olan mürüvvet nefakı, yânî insanlık geçididir…

Nafaka, nefk sarmalından çıkışa vesîle olan bir nefaktır… Nafaka, nefaksızlık hâlinden kurtuluşu sağlar, nefk ile hayât arasında bir nefak açar…

Nafaka, âilede ve cemiyette nifâka yol açabilecek sebepleri ortadan kaldırır… Nafaka, münâfıkın nifâk yolunu kapatır, münfıkın –yânî infâk edenin– nefak kapılarını açar…

İnfâk, nifâkı nefaka dönüştüren eylemdir… İnfâk, gönülden gönüle yol açan, –teşbîhi yerindeyse– iki gönül dağını alttan, derûndan birleştiren nefak ya da gizli geçittir… İnfâk, nifâk ya da bozgunculuğa yol açan ictimâî sebepleri ortadan kaldırır, gönüller arasındaki buzları eritir, gönüller arasına muhabbet nefakları, tünelleri açar…

İnfâk, âdetâ bir nefakı, yânî tüneli yer altından gizli gizli açarcasına, nafakayı ihtiyaç sâhibine gizlice vermektir; ancak böyle gizlice verilen nafakaya infâk denilebilir… Şöyle ki, infâk ile iki gönül arasında açılan nefakı, yânî gizli geçidi, infâk edenle infâka muhâtap olandan başka kimse bilmez…

İnfâk, ancak hâlis mü’min tarafından işlenebilen bir ameldir… Nitekim, münâfık infâk etmez ya da münâfıkın herkese gösterircesine, iki yüzlüce yaptığı eyleme infâk denmez… Çünkü münâfıkın yaptığı, hâlisâne bir eylem değildir, onun niyetiyle ameli arasında dürüstlük yoktur, tutarsızlık vardır…

İştikâk dâiresinde bu kökteş kelimeleri birbiriyle tanımlama ameliyesini daha da uzatmak mümkündür… Ancak, milletçe asrın depremini yaşadığımız bu imtihan gününde sözü daha fazla uzatmak edebe mugâyir olacaktır… Kelimelere ibret nazarıyla bakılacak olursa, her birinin âdetâ bu âfet ve felâket gününü yorumladığına şâhid olunabilir…

Tüm âfet ve felâketler gibi, deprem de bir nefk hâdisesidir, ölüm getirir… Hâlâ yaşayan depremzedeler yerle yeksân olmuş binâların enkâzı altında bir nefak ışığını, bir tünel, bir cân geçidi açılmasını beklerler… Depremde nefktan kurtulmuş, ama evlerini, barklarını, âilelerini yitirmiş olan depremzedeler, dışarıda hayatlarını asgarî ölçülerde idâme ettirebilmek için nafaka ile birlikte cemiyetin diğer fertlerinin infâkına ihtiyaç hissederler…

Hâl bu kadar elîm, hazîn ve kederli iken maalesef cemiyetin bâzı fertleri de nifâk ve münâfaka peşindedirler… Zâten bedenen ve rûhen tedâvîye muhtaç depremzedeleri daha da incitmek ve mahzûn etmek pahasına, cemiyetin birliğini ve dirliğini zedelemeyi kendilerine görev bellemiş münâfık kimselerdir bunlar… Devletin millete, milletin devlete ve vatandaşların birbirine olan îtimâdını sarsmaya ahdetmiş, ülkede kaos ve huzursuzluk çıkartan nifâk ehlidir bunlar… Deprem bölgesinde ve tüm ülkede türlü türlü fitne, fücûr, fısk, fesâd ve nifâk ile insanlık haysiyetini ayaklar altına alan münâfaka sâhipleridir bunlar… Dedikodu, bilgi kirliliği, fiyat fırsatçılığı, gasp, hırsızlık, yolsuzluk gibi her türlü iğrençliği işleyebilecek tıynette münâfıklar…

Zilzâl Sûresi’nin ilk âyetiyle başladığımız yazıyı yine aynı sûrenin son iki âyetiyle bitirmek, âyetleri kıyâmet zelzelesi bağlamından günümüzün bu büyük depremi bağlamına yansıtarak yorumlamak yerinde olacaktır:

Fe men ya‘mel miskâle zerretin hayran yerah ve men ya‘mel miskâle zerretin şerren yerah. (Artık, kim zerre ağırlığınca hayır işlerse mükâfâtını görecektir, kim de zerre ağırlığınca şerr işlerse cezâsını görecektir.)”…

Demek ki, bu deprem meydânında zerre kadar nafaka infâk edenler mükâfâtlarını, zerre kadar nifâk ve münâfakada bulunanlar da cezâlarını hesap gününde göreceklerdir…

Allâh, dîn ü devlet ve mülk ü milleti böyle âfet ve felâket günlerinde nifâkın ve münâfakanın şerrinden emîn ve mahfûz eylesin… Allâh, bu deprem günlerinde nafakaya vesîle olan infâk sâhiplerinin kollarını, kanatlarını depremzedeler üzerinden ayırmasın…

Âmîn âmîn âmîn…

Abdülkadir Dağlar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu