Elif YıldızTöreli Hikâyeler

Selvinin Gölgesinde (Hikâye)

Selvinin Gölgesinde

Pencereden içeri sessizce sızdı güneş. Yüzüne cilveli bir dokunuş yaptı. O ise mor çiçekleri utangaçça çekti yüzüne. Derin bir nefes aldı. Tandır evinden gelen taze lavaş kokusu her yeri tutmuştu.

Mor çiçekli pikesini eliyle odasına savurdu. Yıpranmış çam kokulu merdivenlerden hızlıca inip soluğu tandır evinde aldı. Babaannesi ocağın başında hünerlerini sergilemişti yine. Sıcak ekmek, lorlu, patatesli, ıspanaklı bazlamalar açlığını kabarttı. Ona yaklaştı “kalbimi kadifelere saran babaannem evimizin tüten bacası iyi ki varsın” diyerek yanağına bir iltifat kondurdu.

Sıcak ekmekleri göğsüne yatırıp bahçeye çıktı. Babasıyla diktikleri evi varlığıyla gölgeleyen selvi ağacına sırtını verdi.

“Sen de aldın mı ekmek kokusunu babacığım, çocukluğunu, gençliğini bizi sarmalayan anne kokusunu” diyerek yaslandı iyice ağacına, anılarına… Sonra döndü yüzünü, uzun bir bekleyiş gibi baktı yüzüne. Koşup sarıldı tekrar. Sımsıkı sıkıca sıkılana kadar. Şefkatli bir ses dürttü onu: “Selvi gel kızım ekmekler soğuyacak. Tereyağını ve gül reçelini sofraya koy”.

Sırtını babasına bugününü annesine dönen Selvi, anneciğinin yanağına bir can kondurdu. Annesinin teninde keder, kalbinde sevgi hissetti. Ona da sıkıca sarıldı. Arkasına bir bakış attı giderken; merak etme babacığım, onlara iyi bakıyorum. Azat ettim gönlümdeki tüm hasretleri; sen rahat uyu, sonsuz olan mutlulukta buluşacağız, diyerek kalbine konuştu…

Selvi ağacı bunu hissetmiş gibi kollarını iki yana açıp tüm köyü kucakladı…

Elif Yıldız

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu