Filiz Toklu

Ruh Adı

Ruh Adı

Siyah bir perde çekilmiş gibi…
Evren, her geçen gün daha da karanlığa gömülüyor.

Günler ayları, aylar haftaları kovalar oldu. Zaman mefhumu neredeyse kayboluyor.
“Bugün günlerden neydi, saat kaçtı?” gibi soruları kendimize sıkça sorar olduk.
Hatta birbirimizin isimlerini dahi hatırlayamayacak kadar da unutkan…

Sâhi insanların adı neydi?
Beşeriyete mahsus olan şu kimlik isimlerimizin bir hükmü yok bende.
Hepimiz Âdem ve Havva değil miyiz zaten?
Ruh adlarımız nedir?
Güzel hasletli olanlar, “Ahsen-i takvîm”…
Çirkin huylu olanlar, “Esfeli Safilin”…

Bâd-ı saba (seher yeli) serinliği ile kavruk kalplerimiz esenlik bulsa…
Rahmet pınarlarıyla dünyanın kiri pası yıkansa…
Çöldeki aldatıcı serap değil de; vahada kana kana içtiğimiz su misali nüfuz etse benliğimize…

Bu ise, sadece dilemekle değil, ancak derinliğe inmekle mümkün gibi görünüyor.
Derin olan nedir?
Uzak ve dip nokta olsa da bir ses kadar yakın aslında.Tıpkı dağlara üflediğimizde geri dönen eko titreşimler gibi…
Sessiz çığlıklarımızın ‘arş-ı âlâ’da yankılandığını hatta meleklerin bu yakarışlarımıza tanıklık ettiklerini ve ‘amin’ dediklerini düşünüyorum.

Rahmet, bereket, mağfiret ayına girdiğimiz bu mübarek günlerde, dünyanın farklı coğrafyalarında acı çeken mazlum ve mağdur olan kardeşlerimiz var: Filistin, Gazze, Doğu Türkistan, Kırım, Arakan gibi…
Lâkin, imanın en düşük mertebesi olan kalben buğz etmekten ve duadan başka bir şey de ne yazık ki elimizden gelmiyor.
Yüreğimiz yangın yeri, imanımız bıçak sırtında. Sapla saman şu manasız sessizlikte bir türlü ayrışmıyor; izler ise birbirine karışmış…

Şuur ve İrade ile sırat-î müstakim üzere güçlü bir dirilişe ihtiyacımız var. Bu asrın cihadı ise, gaflet üzere olmamak, mazlumun derdini kendi nefsinden önde tutabilmektir.

Ayların sultânı olan Ramazân-ı Şerif hürmetine miskinlik ve rehavet hastalığından kurtulmamızı dilemek hayrımıza olacaktır.
Aksi bir durumu düşünmek dahi istemeyiz. Aklıma hemen Tekvir Süresi, 26. Ayet’te geçen şu ilahi ikaz geliyor: “Fe-eyne teżhebûn”
“Nereye bu gidiş (kaçış)?”

Ya hâk yolcusuyuz…
Ya da gaflet uykucusu…

Hey yolcu nereye?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu