“Hiç hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır. Hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.” der Yunus Emre. Ne de güzel söyler, adeta sözü bal ile katık eyler.
Acizane, edindiğim hayat tecrübesi bana der ki, çevrendeki insanları tanımak istiyorsan bir kusur işle de otur seyret hakikat penceresinden. Aklı ve vicdânı sahih olan, çevresine bir değer katmak ister. Birlikte yürüdüğü insanları yüceltmek ve onlarla beraber yücelmek ister. Bu da derin ve yorucu bir çaba gerektirir. Her çaba ise hatalara gebedir.
Nitekim Albert Einstein: “Hiç hata yapmamış adam, yeni bir şey denememiştir.” diyerek bu konuyu veciz bir ifade ile izah eder.
Hatalardan ders çıkarmanın önemini de unutmamak gerekir elbette. Yoksa sürekli tekrar eden hata, artık hata değildir. İhmal ve kayıtsızlıktır. Edebiyat dünyamızın bilge kalemlerinden İskender Pala: “Yanlış olan, hüsrana götüren, kulun hata yapması değil, hatada ısrar etmesidir.” der bir yazısında.
Paul Sartre daha da derine inerek, hayatta yapılacak o kadar çok hata vardır ki aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yoktur, der.
Değerini bilenler için kusur, aynı zamanda bir ‘nefsi terbiye’ aracı da sayılır. İnsan kusurlu olduğunu görünce daha mütevazi ve daha anlayışlı olur. Sürekli doğru yapan ve her konuda başarılı olan insanın egosuyla sınanması da mümkündür. Şişkin bir ego ise önce kişiye sonra da çevresine zarar verir.
Hatanın insanı depresyona sürükleyen bir yanı da var elbette. Böylesi bir durumda sakin olmak ve bunun herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu kabullenmek gerek.
Aşık Veysel’in ifadesiyle; uzun ince bir yoldan geçilen, iki kapılı bir handan ibaret olan bu dünyada insan, her şeyin değerini bilmeli. Hatasının da sevabının da doğrusunun da yanlışının da…
En önemlisi de hatasıyla, sevabıyla kendini kabul etmelidir insan. Hata yaptı diye bir şeyler yapmaktan vazgeçmek, hayata küsmek yerine; bilakis daha çok çalışmak, hatasının üzerine üzerine giderek doğruya ve güzele ulaşma çabasını sürdürmek gerektiğine inanıyorum. Hayatın değerini bilerek, gelişerek, severek ve sevilerek yaşamak dileğiyle…
İzzet Irmak