Mustafa SüsTöreli Yazılar

Kaybedince insanlıktan çıkanlar

Kaybedince insanlıktan çıkanlar

İnsanları tanımak, anlamak ve değerlendirmek istiyorsanız takip edilecek birkaç yol vardır.

Bunlardan biri kavgadır.

Biri kazanmak bir diğeri kaybetmektir.

Meselâ, kavgada karşı tarafın özel sırlarını yüzüne vuran insan kötü bir insandır. Ona asla güvenilmez.

O insan genelde kavgadan sonra küser ve küstüğü insanın arkasından iftiraya varacak ölçüde olumsuz sözler eder.

Kazanan insan da bir zamanki geldiği yeri unutur. Hani sonradan görme dediğimiz türden olan insandır.

Birlikte büyüdüğü insanları tanımazdan gelir. Ailesinden bile utanır.

Elde ettiği gelirle havalanır. Biri gelip iğneyi batırıncaya dek uçar boşlukta. Kalıcı olacağını zanneder malın. Hepsini kendi imkânlarıyla kazandığını zanneder.

Cömertlik yaparken bile insanlara, “bakın sizi ben doyuruyorum” der gibi davranır.

Bu insanlar da güvenilmez türden olanlardır. Bir de bunları hakir gören insanlar vardır. Onların da eline imkân geçince bu insanlardan daha beter olurlar.

“Askere varır varmaz kendisinden bir gün sonra gelene “komutanım” çektiren askere kötü söz söyleyen asker, kendisinden bir gün sonra gelen askere aynısını yapar” örneğinde olduğu gibi.

Bir de kaybedenler var.

Bu insanları günümüzde her yerde görmek mümkündür.

Hani zengin iken fakir olandan, başarılı iken görevden alınanlardan söz etmiyorum. Onların başımızın üstünde yeri var, tabii imkanlar elindeyken insanları baş üstünde tutmuşlarsa…

Sözünü etmeye çalıştığım “kaybedenler” güruhu;

Lâyık olmadığı halde araya adam koyarak bir yerlere gelenler,

Lâyık olmadığı halde iktidar partisinin yönetimlerinde görev alanlar,

Lâyık olmadıkları halde parasıyla itibar devşirenler…

Bunlardan çok var demiştik etrafta.

O kadar çok var ki, hemen her sülaleden çıkar bunlardan.

Eğer orada burada adaletten, liyakatten, haksızlıktan, israftan söz eden bir “kaybeden” görürseniz bunların sözlerine kulaklarınızı rahatlıkla kapatabilirsiniz.

Çünkü bu tür insanlar görevleri başındayken, erdemden uzak bir hayat yaşayıp ne düşene elini uzatırlar ne de haksızlığa uğrayanın yanında yer alırlar. Hatta haksızlığa uğrayan görünce elleri cebinde havaya bakarak ıslık çalarlar.

Zaten çıktıkları makama da lâyık olmadıkları halde çıkmışlardır.

Bunlar düşer düşmez hemen muhalif olurlar, ışık hızıyla hem de.

Eski mahallesinde kim varsa hepsinden nefret ederler.

Sadece kendilerinin haksızlığa uğradığını zannederler.

Işık hızıyla muhalif olmayanların da bir umudu daha kalmıştır; “Belki olur ya, bir görev verirler mi” diye beklerler. Verilmeyeceği kesinleşince ışıktan daha önce muhalif cephede yerlerini alırlar.

Önceden iktidar partisine toz kondurmayıp şimdi muhalif olanlara bir bakın…

Hepsi zamanında semirenlerdendir.

Ya makam bekleyenlerden ya makam dağıtanlardan ya da makamdan düşenlerdendir.

Ve bunlar her makama kendilerini lâyık gören oldukça itici tiplerdir.

Yukarıdayken kimsenin yarasına merhem olmayıp düştükten sonra herkese yarasını gösterenlerdendir bunlar.

Mustafa Süs

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu