BİR KURU DAL MI?
Leyla pencere pervazında oturmuş açması için her gün suladığı çiçeklere bakıyordu masum masum. Solmuş gitmiş çiçekler; artık açmayacağını, artık yaprak vermeyeceğini o da biliyordu ama kıyamıyordu çiçeklerine. Yenilik ona göre değildi, o her zaman alışagelmişi severdi. Bilirdi ama gerçeği, bilirdi yeniliğe ihtiyacı olduğunu da kopamazdı yanlışlardan. Hayat aslında yaprak açmasını bekleyen Leyla’nın umudunda saklıydı. Hayat aslında o idi, çöpe gitmeyi hak eden çiçekler onun hayatındaki yanlışların hepsiydi. Yanlışları ezbere bilip yine de doğruyu yapmaya gücü yetememekti belki de hayat. Ona huzur veren şey belki de bir şeye umut bağlamaktı, güneşin her sabah doğacağını bilmekti, kurumuş dallara su vermekti. Her gün penceresine çıkar ve yoldan geçen insanları seyrederdi Leyla. Güzel çiftlerin adeta bir müzikal gibi kahkahaları kuşların cıvıltısıyla ahenk içinde olurdu ve onları seyretmek ona dünyanın en keyifli anını yaşatırdı. Yoldan geçen simitçi ağabey, mahallede artık oynanmayan saklambaçlar, körebeler… Hatırası kalmamış kaldırımların hüzünlü melodisi çınlardı kulağında. Eve hapsetmişti kendini Leyla, ait olduğu yeri bulmaya çabalarken tökezleyip yere düşmekten korkuyordu, çünkü biliyordu kaldıran olmayacaktı. Tutunacak dal mı arıyordu? Tutunduğu dalı her gün suluyordu oysaki. İnsan düştüğü yerden kendisi kalkamaz mıydı? Çok da güzel kalkılırdı her düşüşten, her üzerimize kapanan kapıların ardındaki bekleyişimizden sonra. Bir gün geldi, o gün illa ki geliyormuş. Leyla mutlu halde kurumuş çiçeklerinin hepsini çöpe attı. Çöpe; kurumuş dallarla beraber, çiçeklerin kuruyana kadar ki zamanında yaşadıklarını da bıraktı orada Leyla. Yenilenmişti, ya da öyle sanıyordu. Hayatının her zaman güzel olmasını dilediği bir dilek feneri uçurttu gecenin bir vakti. Hayatının her zaman mutlu kısmında mı yaşamak isterdi? Hayatının altı ve üstü hiç yer değiştirmemeli miydi? Ne demiş Şems-i Tebrizi; “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Leyla sorgula. Hayatında sana bile yer olmadığını hissettiğin zamanlardan nasıl sağ salim çıkabildiğini hatırla. İlk elma yenildiğinden beri yaşanılan düzeni, yaşanılan dünyanın harikalığını hatırla. Balıktın, suyunda nefes alamadığın günlerini, iç sıkışmışlığını hatırla. Her gün beslemeye çalışırken ömrünü tükettiğin çiçeklerinin asla açmayacağını kabullendiğin günün gecesini hatırla. Hatırla ve bir daha asla aynı kişi olma. Sen; seni anlayana mucizesin. Sen seninle birlikte çiçek açabileceklerin yollarında kesiş. Ait olduğun yeri bul ve kendinle olan savaşını bitir. Sonuçta insanın savaşı, ait olduğu yeri bulunca bitermiş.
Büşra Kartal