Mustafa ArslanoğluTöreli Yazılar

SELÂM OLSUN

Selâm Olsun

Selâm samimiyet kapısıdır, muhabbete yol açar. Çünkü selâm aynı zamanda duâdır.

Cemil Meriç; “Samimiyet öyle bir dildir ki; kör de görür, sağır da duyar.” diyor.

Peki yâ samimiyetsizlik!

Samimiyetsizlik sevgiyi örter, kalpten kalbe irtibatı keser, insan kaynayan şehirde insanlar yalnızlık çeker. O kadar ki, yalnız kalma, bencil olma zamanla psikolojik travmalara yol açar.

Atalarımızın; “Bir dirhem et bin ayıp örter” sözünden ilham alarak; bir selâm bin derde deva olur, diyebiliriz.

Selâmlaşma neden bu kadar önemlidir?
İnsanlar fıtratı gereği cemiyet halinde yaşamaya mecbur ve muhtaçtır. Bir binanın duvarlarını oluşturan tuğlaları düşünün. Bunları birbirine bağlayan harcı olmasa kısa zamanda duvarın yıkılacağı bir gerçektir. Toplumu da birbirine bağlayan, insanları birbirine kaynaştıran değerler vardır. Millî ve dinî değerler azalınca insanlar bencilleşir, dayanışma rûhu azalır.

İnancımız noktasında selâmın derin bir mânevî altyapısı var. Selâm ile ilgili sosyoloji ve psikolojinin konusuna giren, bu bu iki bilime kaynaklık edecek âyet ve hadislerden güzel örnekler var.

Hucurat Sûresinin 13. âyetinde Allah insanları kadın ve erkek olarak yaratmasından bahsederken ”…tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık…” buyurmaktadır. Tanışmak konuşmakla olur, selâmlaşma ile olur.

Müslüman ülkelerde en yaygın selamlaşma; “Selâmünaleyküm“ ifâdesidir. Selâm; barış, esenlik, emniyet, güvenirlilik anlamlarını ifade eder.

Es-Selâm ifadesi Allah’ın 99 güzel isimlerinden (Esmâ-i Hüsnâ) biridir.

Selâmlaşma karşılıklı güven teâtisidir, muhabbet yenilenmesi, yeni dostluklar kazanma adımı, karşı tarafa duyulan “selîm” bir duygunun ifâdesidir.

Hazret-i Muhammed; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size haber vereyim mi: Aranızda selâmı yayınız.” diye buyurmaktadır.

Hadis-i şerifde geçen “sevgi” ifadesi insanların gönül huzuru için ve toplum barışı için çok önemlidir.

Sevgi toplumları birbirine değer verir, birbirini dinler, fikirlerine saygı duyar, hoşgörülü olur ve bir bedenin âzâları gibi uyumlu hareket ederler.

Îman, sevgi ve selâm; insanın kişisel huzuru, aile saadeti ve toplumun esenliği için her gönülde yer almalıdır.

Allah, “selâm” ifadesini huzur ve esenlik anlamında Cennet’te müminler için kullanmaktadır.(Meryem Sûresi 19.âyet)
Yasin Sûresi 58. aâette; “Onlara (müminlere) çok merhametli Rabb’den bir de selâm vardır.” buyurulmaktadır. Ayetlerden; mükâfat olarak, taltif olarak selâmın “Cennet Kelâmı- Cennet İkrâmı” olduğu anlaşılmaktadır.

Peki! Selâm gibi bir güzelliği, dünyada neden birbirimizden esirgiyoruz!

Toplum olarak asabî olduğumuz, birbirimize çabuk kızdığımız, trafikte, maçlarda, aile içerisinde zaman zaman kavga ettiğimiz bir gerçek. Sokakta, aynı apartmanda karşılaştığımız insanlarla selamlaşmadığımız ve bunun neticesi olarak dostlukların, arkadaşlıkların kurulamadığı ne yazık ki acı bir gerçek. Stres ve asabî olmamızın gizli sebebi selâmlaşmamamızdır. Bu fıtrata aykırıdır. Selâmlaşmadan yanından geçtiğimiz veya yanımızdan geçen biri, karşılıklı negatif enerji yüklemiş olur birbirine.
Biliyoruz ki; selâmlaşsak, hâl hatır sorsak, fırsat varsa muhabbet etsek daha iyi olacak. Bu yapılmadığı için farkında olmadan negatif enerjiyi kendimize çekmiş oluruz. Onun için selâmlaşmanın mânevî yönünü ve psikolojik etkisini anlatmada öncelik sıramıza aldık..

Amerika’da selâmlaşma çok yaygın. İnsanlar tanısın tanımasın selâm veriyor. Alış veriş merkezlerinde kapıya en yakın olan kendisinden sonra gelen için, 5-6 metre mesafe olsa bile kapıyı tutup bekliyor. Bu uygulama her yerde geçerli. Yine alışveriş merkezlerinde insanlar ödeme kuyruklarında asla birbirlerinin önüne geçmek gibi bir harekete teşebbüs dahi etmiyorlar.

Yanlışlıkla yapılan en küçük bir davranış karşısında hemen özür diliyorlar. İnsanların şekline, rengine, ırkına, konumuna bakmadan saygı gösteriyorlar. Bu sistemli uygulamalar tüm bireyler tarafından ortak bir değer olarak paylaşılıyor. Burada “insan“ merkeze alınmış oluyor. Sistemin oturması için; devlet taviz vermeden gelen şikâyetleri değerlendiriyor. Düzenin sağlanması için tazminat maddeleri insanları caydırıyor. Selâmlaşmayı yapabilen toplumlar herkesle barışık yaşamayı öğreniyor. Bu da onlara huzur veriyor, stresten uzak yaşamalarını sağlıyor.

Her milletin kendilerine has selâmlama çeşitleri vardır. İslâm toplumlarında Kuran-ı Kerim ve sünnetin ifadeleri gereği selam vermek; —“ Selâmun aleyküm” veya “ es-Selâmu aleyküm” şeklindedir. Selâm almak ise; “Aleykümselâm”,
“Ve aleykümselâm…/ ve rahmetullâh ve berekâtuh” şeklindedir.

Ayrıca bizde selamdan sonra ya da selam yerine kullanılan; güzel temenni ifade eden “İyi akşamlar”- “Hayırlı günler”- Hayırlı sabahlar”- Merhaba” ve benzeri selamlaşma/muhabbet ifadeleri vardır.
“Güzel söz sadâkadır.” Hadis-i Şerifi gereğince insanlara tatlı dille, güzel sözle hitap etmeliyiz.

Türk toplumu olarak değerlerimizde var olan, gönlümüzde mevcut bulunan selâmlaşmayı, sevgiyi ve saygıyı bir an önce birbirimizin istifadesine sunabilmeliyiz. Aile fertleri evde birbirlerine selâm vermeli, evimize girerken içeride kimse olmasa bile selâm vermeliyiz.
Bizim değer yargılarımızda selâmı önce veren övülmüştür. Hazret-i Muhammed: “İnsanların Allah katında en makbulu ve O’na en yakın olanı önce selâm verendir.” diye buyurmuştur. Unutulmamalıdır ki, başkasına yapılan her olumsuz tavır önce yapana zarar verir.
Kul hakkı gibi, çok önemli ve mânevî yönü bulunan bir hakikat terâzisi önümüzde dururken, yaptığımız yanlış tartının vebâli gönül hânemize sinmiyor mu zannediyoruz.

Allah için insanı merkeze alalım, gönül kırmayalım. Allah’ın evi gönüllerdir.
Yunus Emre’yi dinleyelim:
“Ben gelmedim dâvî (kavga) için,
Benim işim sevi (sevgi) için
Dost’un evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.”

Toplum barışı ve kardeşliği için dostluk elimizi uzatalım, gönül dilimizi seferber edelim.
“Selâmı yayınız, fakir ve yoksulları doyurunuz. Böylelikle aziz ve celil olan Allah’ın size emrettiği kardeşler olunuz.” (Hazreti Muhammed).
Maddi ve mânevi emek vermeden hiçbir güzellik ortaya çıkmaz. Veren el olmalıyız, doğruları söyleyen dil olmalıyız ki kardeşlik gelişsin, toplumu kültür ve medeniyet hâlesi sarsın.

Tanıdık olsun olmasın selam vermek inancımızın bir gereğidir. Selâm gönül huzurudur. Selâm medeniyeti insanları kuşatınca; yanlış yaptığımızda özür dilemek, iyilik karşısında teşekkür etmek, birinden bir şey isterken rica etmek bize zor gelmez.

Selâmlaşmak güzeldir.

“Sabrettiğiniz için “selâmünaleyküm!“ (selâm size) bakın ne güzel âhiret yurdu.” (Ra’d Sûresi 24. âyet).

Cennet selâmını birbirimizden esirgemeyelim.
Aramızda selâm olsun.

Mustafa Arslanoğlu

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu