Aygül Yıldırım Uzun
Aslen Trabzonluyum, babam küçük yaşta ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etmiş. Çocukluğum ve ilkokul eğitimimin bir kısmı İstanbul’da geçti. Babamın işleri nedeniyle küçük yaşta geldiğim Bolu’da hâlen ikâmet etmekteyim. Ortaokul ve Liseyi bitirdikten sonra zamanın şartlarından ötürü Üniversite eğitimi alamadım. Hele ki okumak istediğim bölüm Resim olunca başörtüsü ile okumanın imkânı yoktu. Kendimi o dönemdeki hocalarla ve şartlarla başa çıkabilecek kadar güçlü hissetmedim, direnemedim de diyebilirim.
Malum Karadenizli bir ailenin kızı olunca okumak için çok da destek alamıyor insan. Ama ne zaman ki yasak kalkar; işte o vakit bende eğitim hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim diye kendime söz vermiştim. Tabi üzerinden yıllar geçti ve dört çocuklu bir anne olmuştum, yasağın kalktığı gün. Okumayı düşündüğüm Resim bölümünü yaptığım eserlerimi sergileme imkânı bulduğum kişisel sergi sonrası, kendimi hedefime ulaşmış kabul ederek, Sosyoloji okumaya karar verdim. Okulu okurken ve her zaman öğrenmenin sonu olmadığı düşüncesiyle çocuk gelişimi, insan ve onu tanıyabilme adına pek çok eğitim programlarını da tamamladım.
Sanata olan merakım benim Geleneksel Osmanlı Sanatları Hüsnü -Hat, Tezhip ve Minyatür’ e yönelmemi sağladı. Kendime ait tasarımlarımla çeşitli sergilere katıldım. Yazma konusunda kendimi geliştirmek için Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Köroğlu Yazarlık Mektebinde Deneme-Portre Fahri Tuna hocamızın, Hikâye – Öykü için Zeynep Sati Yalçın hocamın eğitimlerinden iki yıl kadar istifade edebildim.
Yaklaşık dört yıllık yoğun geçen siyasi geçmişimi geride bıraktıktan sonra, şimdilerde daha çok aileme ve yazmaya vakit ayırmaya çalışıyorum. Yeni hedefim nasipse yüksek lisans yapabilmek.
-
Bu Yazı Kadınlar İçin
Yaradan insanı, kadın ve erkek olarak iki cinsiyet şeklinde yaratmış.İlk olarak Hz. Âdem’i ve ona eş, yanına yoldaş, her daim…
Devamını Oku » -
İyilik Paylaştıkça Artar mı?
Bu hafta sizlere, önceki yazılarımda da değindiğim bir mevzudan bahsedeceğim: Sosyal (sanal) medya.Evet, tüm dünyayı etkisi altına alan bu mecra,…
Devamını Oku » -
O Damla Okyanus Oldu
İki sene önce bugün 7 Ekim… Filistin topraklarında aslında uzun yıllardır süren zulmün artarak, dünyanın gözleri önünde soykırıma dönüşeceği ilk…
Devamını Oku » -
Yeni Bir Hikâyeye Açılan Kapı
Bugün şehirde, sonbaharın son demlerine yakışır bir hava hâkimdi. Soğuğun iliklere kadar işlemesinin başrol oyuncusu rüzgârsa, bileycinin maharetli ellerinden yeni…
Devamını Oku » -
Ne Yazmak Kâr Etti, Ne Haykırmak
İki senedir dünya, canlı yayınlarla bir soykırıma şahitlik ediyor. Günün yirmi dört saatine yayılan zulmün görüntüleri, evlerimizin televizyon ekranlarında dönüp…
Devamını Oku » -
Kayboluş Değil Vuslattır O
Yazmak ya da yazmamak… İşte bütün mesele bu. Shakespeare’in tiradını hatırlatan bu cümleyle başlıyorum yazıya. Bu bir giriş mi olacak,…
Devamını Oku » -
Tiyatro Dediler Destan Oldu
Bir tiyatro izliyorum şimdi. Televizyonum açık. Dokuz yıl önce, bugün… Tüm Türkiye’de sahnelenen bir oyun. Evet, kimileri böyle adlandırmıştı: “Bu…
Devamını Oku » -
DeneME Deseler De Denedim
Bu hafta sonu Mustafa Süs hocamız dersimizin sonunda bizlere yapmamız için bir ödev verdi. “Deneme yazısı nedir?” başlıklı bir deneme…
Devamını Oku » -
Ayaklarımın Götürdüğü Yer
Ayaklarımın Götürdüğü Yer Birkaç gündür rahatsızlığım nedeniyle evde istirahatteydim. Ancak bu sabah erkenden uyandım. Sanki bir el, usulca kalbimi dürtmüştü.…
Devamını Oku » -
Artık Kendimizi Sevme Vakti
Artık Kendimizi Sevme Vakti Yıllar önce, bir dost meclisinde, sıcacık bir sohbetin derinliklerine dalmışken bir şarkının sözleri yankılanmıştı kulaklarımızda. Tam…
Devamını Oku »