Genç YazarlarTöreli Yazılar

Ahlâk ve Dindarlık İnşası: Süreç, Sabır ve Ümit

Ahlâk ve Dindarlık İnşası: Süreç, Sabır ve Ümit

Şeyma Süheyla Nur Cevher

Bilgi ve malumat arasındaki farkı birçok fikir insanından duymuş veya okumuş olmalıyız. Fakat burada ele almak istediğim konu, bunun sınırlarını çizen ve belki de ilmin usul ve üslubunu belirleyen ahlâk ve bunun bağlamında dindarlık inşasıdır.

İnşa ve imar bir süreçtir. Sağlam temeller ve sağlam kolonlar, sağlam bir yapıyı nasıl oluşturuyorsa, insanın sorumluluk almayı öğrenmesi ve o bilinci, o vazifeyi kendinde var edebilmesi de bir süreçtir. En önemlisi ise bu sürecin ne kadar süreceğinin bir öneminin olmamasıdır; bu, yine imar edilen ahlâkî karakter ve davranışın inşası ile bağlantılıdır. Yani bir binanın ne zaman biteceğini tahmin edebilirsiniz, ama şartlar ve koşullar değişiklik gösterebilir; yanlış giden bir şeyler olabilir ve inşa yaparken bazen yıkımlar da imar sürecinin parçasıdır.

Binanın bir sonu ve yapım kapasitesi vardır; fakat ahlâk ve dindarlık inşasının asgarî ne kadar olması gerektiğine dair ancak yorumlar yapabiliriz. Gidilecek ahlâkiliğin, ebede kadar süren bir nihayetsizliği söz konusudur.

Bu zamanın ahlâkî yapısının kendimizde barınması ise biraz daha farklı bir yöntem ile mümkündür, ama öncelik sabrın ne demek olduğunu anlamaktır. Sabır, tahammül etmek demek değildir. Sabır, şart ve koşula en doğru ve uygun karşılıkla cevap verme hâlidir. Sabır, “olmasını beklediğimiz” değil, süreci kontrol ettiğimiz zaman dilimidir. Bu zaman diliminde düşüşler ve yıkımlar da imara dahildir. Tarafımız her zaman ümitten yana olup onunla beslenmelidir. Güzel ahlâk, bir dindarın edinmesi gereken huylar bütünüdür.

Gelgelelim, elde edildikten sonra sahibinde kalan bir yapı da değildir. Dinamik ve değişkendir; müspet hareketle kaimdir. Yani olaylara uygun hareketle bütünlüğünü tamamlar. Tamamen elde edilmez ama elde edilemediği için de bırakılmaz. Nasıl ki bir ağacın kökünden çekirdeğine, dalından meyvesine kadar dereceleri varsa, ahlâkî yapılanmanın, insanın kendi içinde inşasının da öyle dereceleri vardır. Herkes, kendi özelinde geliştirir ve var eder. Kök de ağaca aittir, kuru dallar da, meyve de. Ama bunların hiçbiri, ağacın tamamı değildir.

Ahlâk ve dindarlık birbirine aittir; birbirinden ayrı düşünülemez. Biri, huy kökünden insan çekirdeğini ele alırken, diğeri doğru yol âdeti bakımından sosyal yaşantıyı da içinde barındırır. Kişi, kendi ahlâkî ve dindarlık inşasını yaparken hem kendi davranışlarını hem de çevresini belirlemeyi, yani koşulları oluşturmayı ihmal etmez.

Şeyma Süheyla Nur Cevher

(Bursa Teknik Üniversitesi – Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrencisi)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu