İyiler Ölür mü?
İyiler ölmesin ne olur. Bir mucize olsun, bir hikmete binaen, sebepler dairesi vücut bulsun, iyiler ölmesin. Ölmesin ne olur…
Dünya çok bozuldu, kötüler aldı yürüdü, saflığın yerini kurnazlık aldı. Karşılıksız selam bile verilmez oldu. İnsan, adeta bir robota döndü. Kötü, ölümcül ve yıkıcı bir robota… Sözün, erliğin, vefanın bir değeri kalmadı.
Herkes birbirine hile yolunu tavsiye ediyor. Hile yolu, adeta dünyada rahat yaşamanın sıratı oldu. Asıl sıratı düşünen yok. Koca devletler, var güçleriyle mücadele ettikleri halde, bu sahte “kazanç” algısının önüne geçemiyorlar. Mutlaka bir yolunu bulup akıyor kötülük.
Modern insanın kalbi gibi betona gömüldü dünya. Beton kafalı bir medeniyet hüküm sürüyor, aslı etten, kandan ve kemikten olan insanın gönlünde. Ne dur biliyor ne durak. Boş bakan gözler kurak, zekâlar ince ve kıvrak, kel başa şimşir tarak, vesselam.
İyiler demişken, iyi ki var Mustafa Kutlu. Yitip gitmekte olan iyiliği hikâyelerinde yaşatmaya çalışan adam… İyi ki var.
Anadolu, hamuru iyilikle yoğrulmuş bir yürek medeniyeti. Gönüllerin nakış nakış işlendiği bir tezgâh… Susuz damaklara bir rahmet yağmuru… Burada iyiler bitmez. Ölmez burada iyiler.
Mustafa Kutlu, bu hakikati kitabın son cümlesi olarak, bir anlamda ana fikir olarak şöyle ifade ediyor: “Böyledir. Bizde iyiler ölmez. Evliya olup aramızda yaşarlar.”
Son cümlesi ile başladığımız İyiler Ölmez isimli hikâye kitabı Anadolu irfanının da yaşadığının işareti. Teknik olarak, bir hikâye kitabı olsa da bir bütün olarak aslında tek bir hikâye… Başka bir ifadeyle dört hikâye bir hikâyeye akıyor ve ibretlik bir birliktelik meydana geliyor.
Farklı, olağandışı, garip bir ressam olan Sıtkı, sarhoş olduğu kadar ayık ve ayık olduğu kadar sarhoş bir fotoğrafçı olan Mustafa, civan mert bir yiğit, ismi ile müsemma Civan, namı cuma gününe çıkan Doktor…
Her biri ayrı bir yürek, her biri ayrı bir yangın, her biri ayrı bir dünya… Her biri akıp, bir şekilde Kadir’in dünyasına düşüyor.
Hacı Kadir. İnsan sarrafı, baktı mı ta adamın yüreğinin ötesini gören bir gönül kuyumcusu.
İyilik ve merhamet üzerine derin tefekkür içeren İyilik Üzerine, Mustafa Kutlu’nun bütün eserleri gibi aslında bizi bize anlatmaktadır. Yukarıda adı geçen dört kahramanın sergüzeştlerini ve birbirleri ile tanışma hikâyelerini, birbirleri için onca yapılan iyilikleri güzel bir örneklik bağlamında sunuyor bize.
İyiler Ölmez, trajik bir sonla bitiyor. Bir iyilik yapmak için yola çıkan bu dört gönül vurgunu arkadaş, bir trafik kazasında ölüyor. İşte burada devreye giriyor Anadolu’nun yüreği. İyilikleri ile nam salan bu dört arkadaşı halk, bir anlamda ölümden kurtarır. Hayır, bedenen değil. Manen…
Mezarları türbeleştirilir. Dörtler Makamı olarak anılmaya başlayan bu yer, ziyaretçilerin uğradığı bir yer olur. Ancak bu türbe farklıdır. Hurafelerin değil, iyiliğin ve güzelliğin; güzel ahlâkın türbesi dense yeridir.
Nitekim üzerine yazdıkları uyarı bunun en güzel açıklamasıdır:,
“Müslüman!
Türbeleri ziyaret edin.
Onlar size ölümü hatırlatır.
Ama asla onlardan yardım ve şefaat istemeyin.
Yardım ancak Allah’tan istenir.
Lütfen ağaç dallarına bez bağlamayın.
El- Fatiha”
Özetle diyor ki hikâye: Anadolu, “iyileri” öldürmez, yaşatmak için elinden geleni yapar, onları evliyalık makamına yükseltir, gönüllerde yaşatır.
Konunun başında paylaştığımız şu cümle ile nihayet bulur kitap: “Böyledir. Bizde iyiler ölmez. Evliya olup aramızda yaşarlar.”
Mustafa Kutlu Bu toprakların yerli ve milli sesidir. Hikâyeciliğimizde yeni bir çığır ve yeni bir soluktur. Anadolu’yu Anadolu’ya anlatan samimi, akıcı ve içten bir dil ile…
İzzet Irmak
(Kitaplarla Hasbihal)