“Talan” denilince benim aklıma, bize aynı zamanda bir Töreli tarih felsefesi de sunan Karac’oğlan’ın şu dizeleri gelir:
“Karac’oğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken”
Bu dizelerde Karac’oğlan, adl-i İlâhî’ye derinden bağlı Töreli bir Hak âşığı olmasından gerek, iki eşit parçaya böldüğü ömrün bir tarafına da talanı koyar. Bu durum Türklerin kadim tarihî ve kültürel kodlarına da oldukça muvafıktır. Zira “yağma” mânâsına gelen “talan” kelimesi öz mü öz Türkçedir ve Töreli kurucu (zemin) metinlerimizin başında gelen Dedem Korkut’ta da görüldüğü üzere kadim “yağma geleneği”ne bağlıdır.
İsim olarak Eski Türkçede tala-mak [> dala-mak] “yağmalamak”tan “ta-la-n” müteşekkil kelime, “tâlân” şeklinde Farsça’ya, ayrıca Rusça ve Bulgarca’ya da geçmiştir. Yani kelimenin Türkçede baskın bir kültürel karakterde olduğu da açıkça görülmektedir. Nitekim Niyâzî-i Mısrî hazretlerinin de “Dört yanımdan nâr u bâd u âb u hâk ede hücum / Benliğim onlar alıp bu varlığım tâlân ola” diyerek buyurdukları üzere Doğu’da bu esas, doğrudan, dine ve tasavvufa bağlı bir şekilde hayat bulmuştur. Dolayısıyla bizde talan, her hâlükârda, kötü benlikten kurtuluşa bir vesiledir. Yani, iyi bir şeydir.
Talanın kötü bir karaktere bürünmesi ise Batı ile birlikte gerçekleşmiştir. Ergün Göze’nin belirttiği üzere, “Haçlı seferleri, batı emperyalizminin doğuyu ilk talanıdır.” Yine rahmetli Kemal Tâhir, onlar içün “Talanla geçinir bunlar diye duyduktu biz…” derken de aslında hiç yanılmamıştır. Bu bağlamda yine Karac’oğlan’ın “Yedirdin içirdin hepsi de yalan / Âhir ömrümüzü eder talan” demesi Doğu’daki bizlerçün oldukça mânidârdır. Kısacası bizde talan, Nâilî Efendi’nin de belirttiği üzere büyük ölçüde manevî bir ikmâle dönüktür:
“Olursun Nâilî-veş gördüğün mahbûba efgende
Metâ-ı sabrını tâlân eder her tıfl-ı nâzende”
Bu yüzden, Farsçada -ger ekiyle “tâlân-ger”e dönüşmüş olan kelimenin birleşik sıfat hali bizde “talan etmek”tir. Yani her hâlükârda bize, her zaman, manevî bakımdan bir “etme” ve “bulma” dünyasında yaşadığımızı fısıldar. Gerçi Karac’oğlan da ömrünün yarısının talana gitmesinden aslında birazcık da bu yüzden şikayetkâr değil midir?
Efendim ey meded!
Lutfî Baba’m soylamış, görelim cânım ne soylamış:
talan oldu ömrüm talan
var mı ki hiç murad alan
halbuki bu dünya yalan
Lutfî Baba yoktur güman…