Mustafa ArslanoğluTöreli Yazılar

Doğruluk Hayra Götürür

Doğruluk Hayra Götürür

İnsan kendini tanıdığı kadar insandır.
İnsan kendini tanıdığı kadar kuldur.
İnsan kendini tanıdığı kadar doğrudur, adâletlidir, merhametlidir…

İnsanın erdemli olması için; rûhun esâret altına girmemesi, “ilâhî kaynak“tan beslenmesi, akıl ve vicdan gibi doğuştan gelen değerlerin sağlıklı işlemesinesine bağlıdır.

İç âlemimizle hayat görüşümüzün “tahrif” edilmemesi, fıtrat ve hilkatımızın bozulmaması bizi “hakikat çizgisi”ne yani “sırat-ı müstakîm”e götürür.

Doğruluk güzeldir ama hayra götüren doğruluk daha güzeldir.

İşte, bu hakikat sırrını yakalamak işin can damarı!

“Bugünkü aklım olsaydı” diye hayıflandığımız, derin pişmanlıklar duyduğumuz hayat yolculuğumuzda doğrularımız ne kadar doğru?

Hani derler ya! Neye göre doğru, kime göre doğru?

Bu tartışmaları bitirecek olan Hakk’ı ölçü almaktır. Hak edilmiş kazanç, hak edilmiş, emek verilmiş başarı elbette ki sâhibine aittir.

İlâhî hakikat ile çelişmeyen vicdan, ortak akıl ve töre gereği yapılan değerlendirmeler toplumda herkese eşit uygulandığı sürece ittifak sebebidir.

Doğrularımızın kıstasını yapacağımız “hakikat terâzisi” ile yüzleşmeye hazır mıyız acaba?

Haklı olmanın hakkını verebiliyor muyuz?
Haklı olmak kadar, haklı iken haksız duruma düşmemek de çok önemlidir.

Bunun yolu eğitimden, ahlâktan, nefis terbiyesinden ve

Yaptığın hatadan habersiz sanma

Kara karıncayı gece gören var.

diyebilmekten geçer.

Haklı olmak nedir?
Bizimkisi “sırat-ı müstakîm”e giden bir haklılık mı?
Sırat-ı müstakîm Hakk’ın yolu, yâni hakîkat yolu demek.

Sırat-ı müstakîm hayat yolumuz olmalı.
Necip Fâzıl, hayat ölçüsünü ne güzel çizmiş:

Müjdecim, kurtarıcım, efendim, peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim.

İçinde kul hakkı olmayan, öfke barındırmayan, yalandan ve hileden uzak, alınterini savunan bir haklılık mı bizi cesur kılan?
Yoksa, güç sâhibi olmamız, güçlü bir ailenin bireyi olmak veya menfaatlerimiz mi bizi haklı kılıyor?

Neden bu soruları soruyoruz?
Durum tesbiti için!
Bu iki sorudan hangisine ait isek biz o yolun yolcusuyuz demektir.
Çünkü hakikat, yanlışı yahut şüpheyi kabul etmez.
Haklı olmanın tefsiri, derin anlamı şudur: Haklı olmak, “Hakk” ile berâber olmak demektir. Yani, Hakk”ı şâhit tutarak yaptığımız ve savunduğumuz fiilin doğruluğunu ispat etmeye çalıştığımızın farkında olmamız lâzım.

Hakk, “Esmâ-i hüsnâ” diye bilinen Allah’ın doksandokuz isminden biridir. Bir konuda, “Ben haklıyım” diyen biri haklılığın, doğruluğun ne anlama geldiğini iyi düşünmelidir.

Hz. Ali, “Eğri olanın gölgesi de eğridirÖzü doğru olanın sözü de doğrudur…” diyor.
İnsanın sözü de, özü de, işi de doğru olmalı. “Âlemlerin sâhibi“ insanın yaratılışını üstün özelliklerle mücehhez hâle getirmiş ve onları “şerefli” kılmıştır.

Peki! Üstün özelliklere sâhip olan insan neden hatâya ve inkâra düşer? Düşer, zîrâ insan hayır ve şer duygularını özünde taşıyan bir varlıktır.

İnsan; iyi ile kötüyü, hakk ile bâtılı, doğru ile yanlışı fıtratında var olan melekeleriyle hisseder ve anlar. Ama, toplumsal baskı, nefsin istekleri ve sosyal sebepler insanı özündeki hayırlı melekelere bağlı olmaktan uzaklaştırır.

Yolun doğru olması kadar niyetin de doğru olması gerekir. Gönül dostları; “Niyet hayr, âkıbet hayr.” demiş.

Yusuf Has Hâcib, “Ok düz olmasaydı doğru gitmezdi.” diyor.

Doğruluk ve hayır konusunu anlayabilmenin olmazsa olmaz sırrını, ince çizgiyi Abdülkadir Dağlar şöyle açıklamaktadır:

Hayır nedir?

Hayır

İyiliktir, güzelliktir.

Doğru olan şeyi doğru zamanda yapmaktır…

Kelâm-ı Nebevî şöyle:

Ya hayır söyle ya da sus.

Ama meselâ şöyle değil:

Ya doğru söyle ya da sus.

Yani, doğru bildiğin sözlerin hayra değil de şerre hizmet edecekse sükûtun konuşmandan hayırlı olur…

M. Âkif Ersoy’un “Ağlarım Ağlatamam” şiirinin son bölümündeki “doğruluk” ile ilgili mısrâları ibretâmizdir:

Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim
İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim
Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
Sözüm odun gibi olsun, hakîkat olsun tek.

Güvenilir insan olmak erdemdir, fazilettir, insanın ziynetidir.

Hz. Muhammed, kendisine İslâm’ı başkasına bir daha sormayacağı bir şekilde anlatmasını isteyen birine, “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol.” diye nasihatta bulunmuştur.

Hakk bâtılın zıddıdır, hakk bâtılın reddidir.

Hakkı bâtıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara /42)

Haklı olmanın hikmetini, Hakk ile beraber olma, yaptığımız veya söylediğimiz her ne ise Hakk’ı şâhit tuttuğumuz anlamına geldiğini yukarıdaki ifadelerimizde serdetmiştik.

Doğruluk güzeldir ve Allah güzelliği sever.
Fazla söze ne hâcet, gelin güzel olalım.

Mustafa Arslanoğlu

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu