Dr. Resul ErtuğrulTöreli Yazılar

KÜÇÜLÜYORSUN EY İSRAİL!

Zulüm payidar olmaz, zulümle abad olunmaz, Allah zulmü ve zalimleri sevmez...

 

Abdullah b. Mesud, Kâbe’nin etrafında toplanan müşriklere Rahmân suresini okuması üzerine onlar tarafından şiddetle dövülmüş, ağzı burnu kan revan içinde arkadaşlarının yanına döndüğünde “İlk defa müşrikleri bu kadar aciz gördüm.” demişti. Masum insanlara orantısız güç kullanmak, onları haksız yere evlerinden, yurtlarından çıkarmak, gelişmiş modern silahlarıyla katletmek, şehit etmek, Allah’ın isminin anıldığı mabetleri yıkmaya çalışmak acizliğin, insanlıktan nasip alamamanın, basitliğin göstergesinden başka bir şey değildir.

İslam’a girmek istediklerini söyleyerek Peygamber efendimizden öğretmen isteyen ve onları Bi’rimaûne’de şehit eden kabilenin reisi Cebbar, bir hafızın kalbine hançeri sapladığında o: Lekad fuztu vellâhi “Allah’a yemin olsun ki ben kazandım.” demişti ve nihayetinde kazananlar Müslümanlar olmuştu.

Zulüm payidar olmaz, zulümle abad olunmaz, Allah zulmü ve zalimleri sevmez.

Ey İsrail!

Dünyada ve ahirette kaybediyorsun, kendi ellerinle kötü sonunu hazırlıyorsun, Allah katında değer kaybına uğruyorsun, insanlığın gözünden düşüyorsun, insanlıktan çıkıyorsun, akıllı vahşiye dönüşüyorsun, Hz. Musa’nın yolundan sapıp firavunlaşıyorsun ve firavunların, nemrutların sonuna doğru hızla koşuyorsun. Hz. İbrahim’in, Hz. Yakub’un, Hz. Musa’nın dininden olduğunu iddia ediyorsun ama onların insanlığının, şefkatinin, merhametinin zerresini taşımıyorsun, Allah’a ve peygamberlere karşı tuğyan edenlerin azgınlığını sergiliyorsun.

Tanrı anlayışın yanlış olduğu için, merhametin kaynağı Allah’ı gazap tanrısı olarak gördüğün için insanlara gazap püskürüyorsun. İlk önce Tanrı tasavvurunu düzelt, doğuştan getirilen Allah vergisi şeylerin insanı üstün yapmayacağını, bunların bir emanet ve sınanma aracı olduğunu, üstünlüğün takvada, sevgi, şefkat ve merhametin kaynağı Allah’a yakın olmada olduğunu bil, Allah’ın bu isimleriyle ahlaklan ve üstün ırk iddiasından vazgeç. Çünkü tasavvurdaki milimetrik sapma amelde kilometrelere ulaşıyor.

Her şehit toprağa düşmüş bir fidandır. Şehit bir ölür bin dirilir.

Müslümanların başarıya ulaşması Allah’ın hatırını en üstte tutmalarına, Allah’ın dinine yardım etmelerine, birlik içinde ellerinden geleni yapmalarına, iyilikte öncü olmalarına, iyiliği, merhameti, insanlığı, ahlakı yaymak için çalışmalarına bağlıdır.

Müslümanların insancıl bir duruşu vardır. Başkalarının yaptığı insanlık dışı muameleler onlara yakışmaz. Aksi takdirde onların seviyesine düşmüş oluruz.

Aliye İzzet Begoviç’e askerleri “Sırplar keskin nişancılarla halkımızı rastgele öldürüyorlar biz de aynı şeyi yapalım.” dediklerinde o,

“Sırplar bizim öğretmenimiz değil.” cevabını vermişti.

Şimdi biz Kudüs için, Filistin için ne yapabiliriz?

Halep’te bir marangoz varmış, “Kudüs esir, Mescid-i Aksa tutsak” deyip üzülürmüş. Sonra “Ben Kudüs için ne yapabilirim?” düşüncesi sarmış yüreğini. Düşünmüş sonra demiş ki: Mademki marangozum, o zaman Kudüs için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım! Hemen kolları sıvamış ve en güzel işçilikle Mescid-i Aksa için çok güzel bir minber yapmış. Öyle ki dillere destan olmuş bu marangozun minberi. Ünü Irak’a kadar ulaşmış ve bazıları Marangoz’a sormuşlar: Sen minberi yaptın ama onu kim götürüp Mescid-i Aksa’ya koyacak?

Marangoz demiş ki:

Benim elimden gelen en güzelinden minber yapmaktı ve yaptım! Elbet bir komutan çıkacak ve onu yerine koyacaktır inanıyorum!

Ve Tıkrit sokaklarında koşturan ve beş, altı yaşlarında bir çocuk olan Selahaddin Eyyubi, bu minberin hikâyesini duyar ve der ki:

Ya Rabbi, bu minberi Mescid-i Aksa’ya ben koyacağım, nasip eyle!

Bu kadar aşkla yola çıkmış ve Kudüs alınana kadar gözüne uyku girmez olmuş. Mescid-i Aksa esirken kendine ev tutmaz, fethe kadar çadırda yatar. Nihayetinde büyük komutan Selahaddin Eyyubi minberi Mescid-i Aksa’ya koyar.

Bu kıssadan hissemiz:

Sen yeter ki minberini yap, Rabbin Selahaddinleri gönderecektir elbet. Hz. Peygamberin “Ben lanetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” duyarlılığında ol ki seni öldürmeye gelenler sende dirilsinler.  Zamanının Nuh’u olarak beşeri Allah’a, iyiye, doğruya, merhamete, insan olmaya çağırmak için bir ömür boyu çalış ve karada gemini yap. Bu şekilde fiili duanı yapıp, gücünün bittiği yerde Hz. Nuh gibi “Ya Rab, ben tükendim, yardım et.” diye gönülden dua et.

Yüce Allah, geminin suyunu gönderecektir elbet.

Resul ERTUĞRUL

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Resul hocam etkileyici bir yazı olmuş tebrik ederim. Sessizliğin kaleminle çığlık olmuş.Gönül dünyası zengin kalbi güzel…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu