Eksik içimde bir takım şeyler, buruk yaşıyorum hayatı. Ne peki beni tam anlamıyla tatmin edecek olan, evet bu diyebileceğim, hissetmem gereken eksik olan şeyler burada deyip sırtımı rahatça dayayıp hayat denen zorlu yoluma devam edebileceğim. Okuyorum, izliyorum, dinliyorum, araştırıp fikir sahibi olmaya çalışıyorum. Ama yine de eksik hissediyorum sanki, sanki diyorum, bakın o duygudan da tam anlamıyla emin değilim. Hayat boş diyorlar, içini doldurmuyorlar, hayattan zevk almıyoruz diyorlar, zevk almak için adım atmıyorlar ki görüyorum ben böylelerini… böyleleri gibi olmamak için sorguluyorum, düşünüyorum… fani yolun en tehlikeli zamanına denk gelen bir genç olarak yazıyorum bu satırları. Şu dönemde hislerimizi, eksikliklerimizi kendimizi bulabileceğimiz tek yer kafamızı koyduğumuz secde. Ama o secdeye kafamı koymaya giderken bile insanlar garipsiyor, biliyor musunuz? Şaşırıyorlar, sanki normali yapmamakmış gibi, sanki normali öyle yaşamamakmış gibi. Öyle üzülüyorum ki şu zamana denk geldiğim için, öyle içim parçalana parçalana yazıyorum ki bu yazıyı ama biz ne güzel bir Peygamberin ümmetiyiz, değil mi? Onu araştırıp, onu öğrendikçe tamamlanacak eksikler, onun yoluna baktıkça göreceğiz kendimizi, verilen nimetlere şükür ettikçe zorluklar karşısında “nasılsın” diye sorulduğunda “elhamdülillah” dedikçe kendimize geleceğiz. Vazife olarak koca kainatın amacı bizde yazıldı. Biz ne zaman asıl vazifemizi görmeye niyetlenir, ona yönelirsek, Rabbim verir karşılığını.
Sabır insanı mükafatlandırıldığı yere adım adım yaklaştırır.
Rabbim hepimizi sabredenlerden eylesin.
Suzan Taçyıldız