Türkiye’de Tezgâh Açamazsınız
“Alemde şer, Oğuz’da er tükenmez!”
Bölgemiz, emperyalizmin ürettiği sorunlar dolayısıyla bilhassa son iki asır boyunca süregelen ağır bir kriz ortamının içinde yer almaktadır. Gelinen aşama itibariyle de oluşturulan bu kriz, derinliği daha artmış olarak bölgeyi tümden bir ateş çemberinin içine atmak üzeredir.
Söz konusu bu krizin canlı tutulmasının temeldeki tek sebebi ise, emperyalizmin bölgemizdeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının kontrolünü elinde tutmak arzusudur.
1916 yılında, İngiltere ve Fransa’nın; “Sykes-Picot” protokolü ile yürürlüğe soktukları Osmanlı Devleti topraklarını parçalama gayesi ile emperyalist güçler, bölgenin tamamına yakınını fiilen işgal ettiler.
Orta doğu coğrafyası, gerçekleştirilen bu işgalin ardından günümüze kadar devam eden dramatik bir tarihin kan ve gözyaşı dolu sahnesidir.
Bugün de başını ABD’nin çekmiş olduğu sömürgeci blok, bölgeyi yeniden dizayn etmek için uzun yıllardan beri burada her türlü kirli tertibi sahneye koymaktadır.
Kuşkusuz, ABD ve sömürgeci blok bileşeni diğer devletler, tüm bu emperyal tasarımlarının önünde tek engel olarak gördükleri Türkiye’yi, silahlandırıp eğittikler proksi terör vasıtalarını devreye sokarak etkisizleştirmek istemektedirler.
Güney sınırlarımız boyunca konuşlanmış olan küresel haydut ABD, himayesindeki terör örgütü PKK’yı burada devletleştirmek suretiyle petrol sahalarını fiilen kontrolü altına almaya çalışmaktadır.
ABD’nin bu girişimi elbette Türkiye tarafından kabul edilebilir bir durum değildir. Öyle ki; bu girişimin gelip dayanacağı yer Diyarbakır merkezli, büyük kürdistan projesi olacağı açıkça bellidir.
Türkiye ise, böyle bir oldu bittiye izin vermeyeceği gibi, bu girişimi engellemek üzere her türlü önlemi de almaktadır.
Bu doğrultuda olmak üzere Türkiye, yaklaşık çeyrek asırdır kendi savunma araç ve gereçlerini yerli ve millî imkânlarla geliştirmekte ve bu anlamdaki dışa bağımlılığını minimize etmiş bulunmaktadır.
Savunma sanayimizin ulaştığı göz kamaştırıcı sonuçların, bölgemizdeki emperyal planları bozabilecek bir kapasiteye erişmiş olması, yıllardır burada diledikleri gibi at koşturan küresel güçleri paniğe sevketmiştir.
Son olarak savunma sanayimizin kritik önemdeki kuruluşu olan TUSAŞ’a, terör örgütü PKK tarafından CIA tertibi bir terör saldırısı yapılmış; dördü TUSAŞ çalışanı beş vatandaşımız şehit edilmiştir.
Türkiye’nin bugün itibariyle sadece bölgesel bir güçten ibaret olmadığını, giderek artan bir şekilde TDT (Türk Devletleri Teşkilatı) ve siyasal hinterlandında yer alan ülkeler ile küresel bir güç haline gelmekte olduğunu farkeden sömürgeci blok, kurmak istedikleri “Yeni Dünya Tezi”ne dayalı politikalarının tarihin çöp sepetine atılacağını sezmektedirler.
Artan saldırganlarına hiçbir diplomatik merciden izin almak mecburiyetine düşmeksizin, kendi üretimi olan yerli ve miili silahları ile misliyle karşılık veren Türkiye, emperyalistlerin ürettikleri terör yapılanmasını onların başına geçirecek kudrete sahiptir.
Binlerce yıllık devlet birikimimiz ve bağlı tarihsel kan hafızamız dipdiri durmaktadır.
Bunu unutmuş olanlara en son Karabağ’ı, arkasında ABD ve Fransa’nın aktif desteği olmasına rağmen daha iki yıl önce Ermeni işgalinden nasıl kurtardığımıza dönüp bakmalarını tavsiye ederiz.
Vatanın bekâsı ve istiklâli uğruna şehadete koşarak giden tüm serdengeçtilerimize Rahmet diliyor; Vatanımızı kanımızın son damlasına kadar müdafâ edeceğimize şehitlerimizin manevî huzurlarında söz veriyoruz.
Filiz Toklu