Filiz Toklu

NAR AĞACI

NAR AĞACI

Dirimsel (biyolojik) var oluşumuz ile melekler tarafından yeryüzüne küçük bir fidan dikilir.

Karakterimiz, inancımız, düşünbilimsel yörüngemiz, prensiplerimiz ve duygularımız ile bu fidan, zaman içinde dallanıp budaklanır.
Kökleri tâ ezele dayanan.

Ağacın dalını aşiyan edinmiş kuş da olur, kabuğunu yiyen kurt da…
Dalında meyvesi varsa taşlayanı da olur, gölgesinde dinleneni de…

Öyle kuru ayaza, kara kışa pabuç bırakmayan selviye kimse boyun eğdiremez mesela.

Güz mevsiminde kirpikleri sararıp döküldü diye üzülen, küsen bir ağaç olur mu hiç? Bunun bahara hazırlık olduğunu bilir; yüklerinden, kurumuş ve eskimiş fikirlerinden arınarak, çiçekleriyle filizleneceğini bilmenin huzuruyla…

Yaprak dökmeyen zindelik ve enerjisi ile kendine hayran bırakan çam ağacının meyvelerini (kozalak) baruta benzetiyorum. Ateşle buluştuğu an bir alev topuna dönüşen…

Türküye hiciv sanatıyla tebessüm katan
salkım söğüt için söylenen şudur:
Manda, yaz sıcağında serinlemek için az kıllı olan derisini çamura bular. Bunun için de göletlerin kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin gölgesine yatar. İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması bu sebepledir.

Gölgene; gölge düşmesini ve kıllı, felli kişilerin gölgeni yuva yapmasını istemiyorsan, bataklık göletler de söğüt olma!

İmparatorluk geçmişini ve aile bağlarını ifade etmek için benzetilen ulu çınar ne kadar etkileyici ve ihtişamlı.
Hani, Tarık Buğra’nın “Osmancık” adlı eserinde betimlemiş olduğu Osman Gazi’nin rüyası gibi…

Dalına çaput bağlanan dilek ağaçları kendine hayrı olmayan, ortaya bir çaba koymaksızın makam ve mevki sahibi kişilere biat ederek, buradan bir beklentisi olan insanları çağrıştırıyor bana…

Zeytin ağacı, tarih boyunca barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin ve saflığın temsili haline geldi. Bu sembollerin anlamları ise kutsal kitaplara ve efsanelere dayanıyor.
Zeytinle ilgili bu efsaneler; Gılgamış Destanı’ndan, üç büyük dinin kutsal kitaplarına kadar birçok kaynakta yer alıyor. Ağır ve zahmetli büyümesine karşın uzun ömürlü ve dayanıklı bir ağaçtır. Bu nedenle adı mitoloji ve botanikte “Ölümsüz Ağaç”tır. Tıpkı amelimiz ve sadaka-i cariye gibi…

Kayın; gençliğin, mutluluğun, özgürlüğün, barışın, dostluğun, vatanın sembolüdür. Çeşitli mitolojilerin en önemli ağaçlarından biri de kayındır. Kaşgarlı Mahmud’un “Divan-u Lügati’t Türk” adlı eserinde “kadın” şekliyle yer alan kayın, eski kaynaklarda da kadın olarak geçmektedir.
Kayın ana, kayın baba, kayın birader hep bu kökten gelmektedir.

İncir, suyu çok fazla seven, kökleri uzun ve dayanaklı bir ağaç olduğundan özellikle betondan yapılmış kanalizasyon borularının bir numaralı düşmanıdır. Kökleri boruları delerek içeri girer ve ciddi hasarlar verir. Deyim yerindeyse, “Ocağına incir dikmek!” sözü buradan esinlenmiştir.
Yaptığımız fazla fedakarlıkların ruhumuzda oluşturduğu tahribat ve hasar gibi…

Hayat, içinde envai tür ağacın bulunduğu bir orman misali değil midir?
Hem ne diyordu şair?
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine…”

Ağaçların da bir mizacı olduğunu düşünüyorum.
Farklı iklimler farklı tür ağaçların oluşmasına olanak verir. Soğuk iklimde dayanıklı olabilen bir ağacı, sıcak iklime taşıdığınızda ölür; ve bunun tersi de öyledir. Her ağacın kendi doğasında bulunan nitelikleri itibariyle, ancak kendine özgü olan ortam koşullarında yaşayabileceği gerçeğini aklımızda tutalım.

Sosyal ortam içinde bireylerin de tıpkı ağaç türlerinde olduğu gibi, kendilerine biçtikleri özgün rolleri ile verili sosyal doku içinde yer aldıklarını ve buna denk düşen davranış biçimleri sergilemekte olan ayrı ayrı kimlikler halinde konumlandıklarını söyleyebiliriz.

O halde soralım:
Sizin karakter ağacınız hangisi, araştırdınız mı?

  • Hayatımızın; darağacı değil, nar ağacı olması temennisiyle, vesselam!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu