Filiz Toklu

Velilerin Velisi

Velilerin Velisi

Velilerin velisi….
Ankara denilince aklıma ilk gelenlerden bir tanesi kadim Anadolu topraklarına tasavvufi imza atan müderris Numan’dır…

Hayatta iken bir çok mânevî nüfuza sahip olduğu söyleniyor.
Osmanlı döneminde yaşayan şair ve mutasavvıftır.

15. yüzyılda Anadolu Türk Birliğinin yeniden sağlanmasında en az politik ve askeri güçler kadar etkili olan Anadolu sufilerinin en önemlilerinden biridir.

XVI. yüzyıl müelliflerinden Lâmiî Çelebi, zâtın Ankara’da Çubuk suyu diye tanınan nehrin kenarındaki Solfasol (Zülfazl) köyünde doğduğu söylenir.
740/140 yılı civarında Âşıkpaşazâde’nin, “Rum’dan Şeyh Hacı Bayram vâki oldu. Bunlar duaları makbul azizler idi” (Târih, s. 201) ifadesi yer alır.
Çocukluk yıllarından itibaren ciddi bir eğitim görmüştür. Gençlik yıllarında medrese eğitimi almış bu dönemde Tefsir, Fıkıh ve Hadis gibi şer’î ilimlerin yanında, Matematik, Felsefe, Arapça, Farsça ve Edebiyat gibi aklî şer’î ilimleri de tahsil etmiştir.
Solfasıl’da başladığı eğitimini Bursa, Kayseri ve Aksaray’daki medreselerde devam ettirdi. Tahsilini tamamladıktan sonra Ankara’ya döndü ve müderrislik yapmaya başladı. Ayrıca Yıldırım Beyâzıt’ın kapıcıbaşısı olma vazifesini deruhte etti. 805/1403 tarihinde Hamîdeddin Aksarâyî’ye (Somuncu Baba) intisap etti ve uzun yıllar onunla birlikte oldu. Somuncu Baba’nın işareti ile Ankara’ya döndü ve çiftçilikle uğraştı.

Taşköprizâde: “Kemalâtın en yüksek derecesine ulaştığını, çok etkili olan sohbetinin bereketi sayesinde birçok kimsenin yüce mertebelere vâsıl olduğunu ifade ederek bunlardan yedi kişi olan: Ömer Dede, Akbıyık, Baba Nahhâs, İnce Bedreddin, Kızılca Bedreddin, Selâhaddîn-i Bolevî, Muslihuddin Halife adını sayar”
(Nefehât Tercümesi, s. 684).

O dönemde Kayseri‘de bulunan Şeyh Hamîd-i Velî Somuncu Baba Hazretlerinin davetiyle Kayseri’ye giden Müderris Numan, Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerine intisab ederek tasavvuf deryasına dalmıştır. Bu ziyaretin Kurban Bayramı‘na denk gelmesi dolayısıyla mürşidi Bayram adını vermiş¸ adı o günden sonra “Bayram” kalmış; şiirlerinde de bu ismi mahlâs olarak kullanmıştır. Somuncu Baba’ya intisap ettikten sonra tasavvuf yolunda kemâle ermiş¸ sohbetlerinin bereketi sayesinde de birçok kimse yüce mertebelere ulaşmıştır.

Öyle ki bu durum II. Murad devrinde devlet mercilerini rahatsız edecek bir hale geldi. Bu rahatsızlıkta o dönemlerde Şeyh Bedreddîn ve etrafında gelişen olayların da etkisi vardır.
II. Murad, Hacı Bayram Velî’yi soruşturmak amacıyla Edirne’deki sarayına çağırmıştır.1421 Temmuz ayında talebelerinden Akşemseddin ile beraber Osmanlının Pâyitahtına gitmiştir.
Yolculuğu esnasında Gelibolu’da Muhammediyye müellifi Yazıcızade Mehmed kendisine intisap etti.

Edirne’de Sultan II. Murad ile görüşmesi, sohbet etmesi ve gösterdiği manevî olgunluk, sultanın takdirini kazanmasına vesile olmuştur. Yüz yüze gerçekleşen bu görüşmeden sonra Sultan II. Murad, Hacı Bayram Velî’ye alaka göstermiş, hakkında söylenenlerin iftira ve dedikodudan ibaret olduğunu anlayınca kendisine hürmet etmiştir.
Eskicami’de vaaz vermesini temenni etmiş, onun adına vakıflar, zâviyeler ve mahalleler kurdurarak iltifat etmiştir.
Edirne Eski Cami‘de vaaz ettiği kürsü, yaklaşık 6 asırdır ona duyulan saygıdan dolayı kullanılmamaktadır. Kürsü üzerinde osmanlıca olarak “Makam-ı Hacı Bayram Veli” yazmaktadır.

Ankara’ya dönüşü sonrasında tekrar irşat faaliyetlerine devam etti; Ankara ve çevresinde tarikatı gittikçe yaygınlık kazandı. Osmanlı pâdişahlarından Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerinde hayat süren ve Anadolu’nun mânevî yapısının teşekkülünde katkıları vardır.

Ayrıca, Fatih Sultan Mehmet Hân’a hocalık yapan Akşemseddin Hz. Bayram Veli’nin yanında özel ilgi ve sıkı bir riyâzet ve mücâhadeye alınır. Kendisine gösterilen bu ihtimamı en iyi şekilde değerlendirir. Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenir. Bu başarısından dolayı Hacı Bayram Veli’den icâzet alır ve hilafet tacı giydirilir.

Taşköprizade; Hacı Bayram’ın Ankara’da 833/1430 yılında vefat ettiğini, kabrinin ziyaretgâh olduğunu, kendi adıyla anılan caminin yanına defnedildiğini ve
burada yapılan duaların kabul edildiğini ilâve eder (eş-Şeḳāʾiḳ, s. 55-56).

Velhâsıl; gönüllere yer eden sözüyle, rahmet ve vefâ ile yâd ediyorum.

  • “Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde,
    Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde
    Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok,
    Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu